Nurettin Eşfak’ın mektubu, Kuvayi Milliye Destanı’ndaki şiirlerden biridir. Yıllar önce nerden cesaret bulduysam bu şiire bir karşılık yazmıştım. Neden böyle bir işe kalkıştığımın daha iyi anlaşılması için Nazım’ın şiirini de ekledim. Üstteki Nazımdır, alttaki ben. Hayır üstün yeteneğim yüzünden karıştırılabilir o bakımdan. (Bkz: Kendi kendine götüyle gülmek)
sana bu mektubu ankara`da kuyulu kahvede yazıyorum.
hep aynı anadolu havalarını çalıyor gramofon
kocaman bir boru çiçeğine benzeyen ağzıyla,
dışarda yağmur.
mektepten istifa ettim.
cepheye gidiyorum ihtiyat zabitliğiyle.
çocuklarımıza türkçe okutmak,
öğretmek, sevdirmek onlara
dünyanın en diri, en taze dillerinden birini,
kendi dillerini,
güzel şey,
büyük şey.
fakat bu dilin insanları için çakmak çalmak cephede
daha büyük
daha güzel.
biliyorum :
iş bölümünden bahsedeceksin.
fakat, ankara`da çocuklara ders vermek,
bozkırda ateş hattına girmek
haksız ve hazin
bir iş bölümü.
öyle günlerde yaşıyoruz ki
ben bir iş yapabildim diyebilmek için :
hep alnının ortasında duyacaksın ölümü.
bak, tam sana bunları yazarken
asker geçiyor sokaktan ;
yağmurda harap postallarının meşinini ıslatarak
meclis`in önüne doğru iniyorlar,
istasyona gidecekler.
ve türkü söylerken, her nedense her zaman yaptığı gibi,
sesini incelterek marş okuyor genç türk köylüsü :
«ankara`nın taşına bak,
gözlerimin yaşına bak.»
yüzleri mühim, dalgın ve yorgun.
tıraşları uzamış biraz.
elleri büyük ve esmer.
elâ gözlüler, kara gözlüler, mavi gözlüler.
yine birdenbire yunus emre geldi aklıma.
başka türlü anlıyorum ben yunus`u :
bence onda bütün bir devir dile gelmiş türk köylüsü :
öte dünyaya dair değil,
bu dünyaya dair kaygılarıyla.
bir şiir yazdım,
garip bir şiir,
«türk köylüsü» diye.
bir tuhaf mı oluyor böyle günlerde şiir yazmak?
her ne hâl ise, hoşça kal, gözlerinden öperim.
kardeşin
Nurettin Eşfak'a Mektup
Nurettin Eşfak'ın Mektubu
kardeşim,sana bu mektubu ankara`da kuyulu kahvede yazıyorum.
hep aynı anadolu havalarını çalıyor gramofon
kocaman bir boru çiçeğine benzeyen ağzıyla,
dışarda yağmur.
mektepten istifa ettim.
cepheye gidiyorum ihtiyat zabitliğiyle.
çocuklarımıza türkçe okutmak,
öğretmek, sevdirmek onlara
dünyanın en diri, en taze dillerinden birini,
kendi dillerini,
güzel şey,
büyük şey.
fakat bu dilin insanları için çakmak çalmak cephede
daha büyük
daha güzel.
biliyorum :
iş bölümünden bahsedeceksin.
fakat, ankara`da çocuklara ders vermek,
bozkırda ateş hattına girmek
haksız ve hazin
bir iş bölümü.
öyle günlerde yaşıyoruz ki
ben bir iş yapabildim diyebilmek için :
hep alnının ortasında duyacaksın ölümü.
bak, tam sana bunları yazarken
asker geçiyor sokaktan ;
yağmurda harap postallarının meşinini ıslatarak
meclis`in önüne doğru iniyorlar,
istasyona gidecekler.
ve türkü söylerken, her nedense her zaman yaptığı gibi,
sesini incelterek marş okuyor genç türk köylüsü :
«ankara`nın taşına bak,
gözlerimin yaşına bak.»
yüzleri mühim, dalgın ve yorgun.
tıraşları uzamış biraz.
elleri büyük ve esmer.
elâ gözlüler, kara gözlüler, mavi gözlüler.
yine birdenbire yunus emre geldi aklıma.
başka türlü anlıyorum ben yunus`u :
bence onda bütün bir devir dile gelmiş türk köylüsü :
öte dünyaya dair değil,
bu dünyaya dair kaygılarıyla.
bir şiir yazdım,
garip bir şiir,
«türk köylüsü» diye.
bir tuhaf mı oluyor böyle günlerde şiir yazmak?
her ne hâl ise, hoşça kal, gözlerinden öperim.
kardeşin
nurettin eşfak
Nurettin Eşfak'a Mektup
Kardeşim iki gözüm nurettin eşfak,
Başımın içinde davullar çalıyor kardeşim. Dün gece çok içmişim. Hafta sonları içiyoruz da arkadaşlarla… votka… bira… Allah ne verdiyse. N’apalım be kardeşim başka bir zevkimiz yok ki… Bir de halı sahada maç çeviriyoruz onu unuttum. Barlara gidip karı kız kesiyoruz biraz, bazen indiriyoruz, bazen elimiz boş dönüyoruz, ama mutlaka alkolün dibine vuruyoruz. Yalnız ertesi sabah hep aynı. Aynı sıkıntı, aynı başağrısı.
Hafta içi işteyiz. Telefon ettim, faksınızı bekliyorum, toplantıya bekliyoruz, imeylinizi aldım, mersi vesaire. Allaha şükür maaşım iyi yalnız. Kendime bir televizyon aldım, bir oturma grubu, bir buzdolabı, mutfak robotu filan. Hepsi de taksitle tabi. Niye giriyim peşin olayına. Eli yüzü düzgün bir aile kızıyla tanışana kadar bitiririm ben onları. Aldıklarımın hiçbirini çıkarmıyorum paketinden. Oturma grubunun bile naylonu üstünde. Geçen gün eve gelen bir arkadaş yırtmaya kalktı ucundan da olay çıkardım.
Tatil de yapıyoruz tabi, bu kadar çalışmaya can mı dayanır. Yıllık izinlerde bir Bodrum yapıyoruz, biraz deniz biraz uyku hesabı. Sonrası gene iş gene hafta sonunu iple çekmeler.
Ama büyük projelerimiz de yok değil hani. Gümüldür civarında bir arsa bakıyoruz arkadaşlarla. Baya da bir para topladık. Bir yazlık, bir araba, bir de evlenirsem daha ne isterim hayattan iki gözüm kardeşim.
Aynanın karşısına geçip de kendime bakınca özel bi şey görmüyorum. Yani ben de herkes gibi özelim aslında. Kimden neyim eksik ki? Yalnız çok önemli bir şey takıldı kaldı kafama; bir türlü çözemiyorum. Eşyaları aldık da modeli eskimeye başladı, onu n’apıcaz bilemiyorum.
Başımın içinde davullar çalıyor kardeşim. Dün gece çok içmişim. Hafta sonları içiyoruz da arkadaşlarla… votka… bira… Allah ne verdiyse. N’apalım be kardeşim başka bir zevkimiz yok ki… Bir de halı sahada maç çeviriyoruz onu unuttum. Barlara gidip karı kız kesiyoruz biraz, bazen indiriyoruz, bazen elimiz boş dönüyoruz, ama mutlaka alkolün dibine vuruyoruz. Yalnız ertesi sabah hep aynı. Aynı sıkıntı, aynı başağrısı.
Hafta içi işteyiz. Telefon ettim, faksınızı bekliyorum, toplantıya bekliyoruz, imeylinizi aldım, mersi vesaire. Allaha şükür maaşım iyi yalnız. Kendime bir televizyon aldım, bir oturma grubu, bir buzdolabı, mutfak robotu filan. Hepsi de taksitle tabi. Niye giriyim peşin olayına. Eli yüzü düzgün bir aile kızıyla tanışana kadar bitiririm ben onları. Aldıklarımın hiçbirini çıkarmıyorum paketinden. Oturma grubunun bile naylonu üstünde. Geçen gün eve gelen bir arkadaş yırtmaya kalktı ucundan da olay çıkardım.
Tatil de yapıyoruz tabi, bu kadar çalışmaya can mı dayanır. Yıllık izinlerde bir Bodrum yapıyoruz, biraz deniz biraz uyku hesabı. Sonrası gene iş gene hafta sonunu iple çekmeler.
Ama büyük projelerimiz de yok değil hani. Gümüldür civarında bir arsa bakıyoruz arkadaşlarla. Baya da bir para topladık. Bir yazlık, bir araba, bir de evlenirsem daha ne isterim hayattan iki gözüm kardeşim.
Aynanın karşısına geçip de kendime bakınca özel bi şey görmüyorum. Yani ben de herkes gibi özelim aslında. Kimden neyim eksik ki? Yalnız çok önemli bir şey takıldı kaldı kafama; bir türlü çözemiyorum. Eşyaları aldık da modeli eskimeye başladı, onu n’apıcaz bilemiyorum.
Yorumlar
not: bunların hepsi son bir kaç ayda çevremdeki bir evliliğin bana sohbet olarak yansımış bilgi kırıntılarıdır. yazdıklarım gerçektir. birileri bunları düşünmekte ve bunları gerçekleştirmektedir.