Ana içeriğe atla

"Ben Burdayım Ey Okur Sen Nerdesin?"

Efendiiim. Şu ana kadar anketi cevaplayan dokuz kişi oldu. Demek ki sekiz kişilik bir okur grubum olduğunu düşünebilirim. İçlerinden üçünü de tanıyorum zaten. O üç kişinin dışında birileri daha var demek ki. Minik bir gezegenin minik bir prensi değilim demek ki. Allam çok mesudum. Şimdi sizleri gözardı ederek içime dönüyorum, bir ara görüşürüz.

Bir süreden beri dişe tırnağa dokunur bir şeyler yazamıyorum. Sadece bu-loguma değil. Yazmam gerekenleri de yazamıyorum. Film senaryosu melul melul bana bakıyor. Nefis bir vicdan azabıyla uyanıyorum her gün, alışık olduğum üzere. Yazacak bir şeyim olmasa bile kendime bir vicdan azabı bulabiliyorum uyanır uyanmaz. Bugün de dükkana gitmedim mesela, rahatlıkla bir azap yaratabiliyor bu bende. Sabahın beşinde ne olursa olsun erken uyanacağımı söyleyerek yatıp gene öğleden sonra ikide uyanıyorum. Kalkar kalkmaz yol alabilenlerden de değilim. Kızımı dolaştırıp Maya'nın gazetelerini değiştirince Louvre'un altındaki galerilerde bulunan doğaya çıkarken yanınızda bulunması gereken şeyler mağazasından aldığım minik, tek fincanlık espresso yapan süper cihazımla yaptığım espressomla günün ilk bir buçuk sigarasını içiyorum. Bütün bunlar aşağı yukarı bir saatimi daha götürüyor zaten. Ondan sonra da ofise gitsem mi hesabı yapmaya başlıyorum. Eğer iki gibi uyanmışsam, saat üç oluyor, yarım saat de dükkana gitme macerası, kaldı mı sana dört buçuk saat. Dükkandaki ilk bir saat ıvır zıvırla uğraşmakla geçince geriye üç buçuk saat kalıyor. Yazmaya ısınmak da bir saat... Kısacası "gitmeye gerek yok, evde yazarım"a kadar geliyor hadise.

Ama yukarıda da belirttiğim ve de yazının içeriğinden de anlaşıldığı üzere, bugünlerde yazmaya karşı bir soğukluk belirdi bende. Zaten iş için yazdığımdan zevk almıyorum, üstelik her zamankinin aksine kafamda bir sürü imge, düşünce, cümle de dolaşmıyor. Aptal aptal televizyona bakma günlerindeyim onbeş gündür... tamam itiraf ediyorum bir aydır filan. Nasıl olacak bu işler hiç bilmiyorum. İyi başlamadı bu 2008 be!

Yorumlar

an(ı)lık dedi ki…
slm geriye kalan anket katılımcılarından biri olarak yzılarınızı zevkle okuduğumu sölemek istedim.umarım yazıların devamı gelir...
Gökhan dedi ki…
Şükranlarımı sunarım ya :) Hihi...

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

Mahur Beste

Fizy'den Mahur Beste'yi dinlerken aklıma geldi de, benim hiç Müjgan diye arkadaşım olmadı. İçinde J harfi olan isimlere ayrı bir sevgim, saygım vardır zaten ama Müjgan'ın yeri ayrı. Aranızda hiç Müjgan var mı? Arkadaş olsak onunla. Mahur beste çalınca ağlaşsak karşılıklı? İçinde J geçen başka hangi isimler var bu arada? Jale, Jülide, Müjde (Janset Jülyet onları saymıyorum) Nejat var erkeklerden. Başka aklıma gelmedi, var mı bilen hatırlayan? edit: Burju SıdqıSıyrıque'dan Tijen ve Nejdet geldiler efenim Ojuz'da Ojuz'un nesi kötü annamıyorum ki diyerek katıldılar :) edit 2: Baskıyı durdurun! Ceren'den çok önemli bir ekleme geldi! Ajda! Bu nasıl unutulur, nasıl ilk akla gelenlerden olmaz! Halbuki en çok duyduğumuz J'li isimdir herhalde kendileri. Bravo Ceren. edit 3: Akşam baskısına girin! JoA'dan Tanju geldi. Var mı başka arttıran? edit 4: İhale JoA'da kalmak üzere. Tanju, Ejder ve Ajdar'la fırtına gibi bir giriş yaptı JoA. Jidden