Ana içeriğe atla

Nihat diye bir çocuk

Bunu yazmazsam çatlarım. Maçın yetmiş küsuruncu dakikası... Colin Kazım'ın panikle yaptığı ikinci kötü ortanın ardından Nihat'ın Colin'e ellerini açarak "sakin ol" dediği anda her şeyin bitmediğini hissettim. Nihat'ın yüzünde öyle bir ifade vardı ki, değil mağlup durumdaki bizim takımın, galip durumdaki Çeklerin yüzünde bile yoktu o ifade.
Biz kolay gaza gelen insanlarız, çoğu zaman o gazımızın altından bir şey çıkmaz. Ama Nihat gaza gelmemişti. Yüzünde çok az insanın yüzünden gördüğüm bir ifade vardı. Kendinden emindi. Bu ifadeyi bir futbolcuda daha görmüştüm daha önce. İstanbul'da oynanan Milan-Liverpool maçının ikinci yarısında Steven Gerrard da arkadaşlarına "daha bu maç bitmedi" der gibi bakıyordu.
Hayatımda bir kere olsun kendimden bu kadar emin olabilmek istiyorum ben! Yeter artıkın bu kafa karışıklığı olayı! Değiştireyim artık bu blogun adını! Kafam gayet yerinde olabilir, ne yaptığımı çok iyi biliyorum olabilir, eminim ben olabilir, benim adım Nihat olabilir. Herşey olabilir. Yeter ki şu maç 2-0'dan 3-2'ye dönsün beah!

Yorumlar

fish dedi ki…
hepimiz nihatız :P

niye öyle diosun gökhan, sen de hayatında bişiden gayet eminsin bence..

bak "kafanın karışık" olduğundan adın gibi eminsin ki bi de üstüne blog açmışsın bu karışıklığı dile getirmek belki de çözmü bulmak için...

boşver herkesin "eminliği" kendine :P
Gökhan dedi ki…
hahahaha! bak hiç bu yanından bakmamışım hadiseye! evet lan! eminim ben! kafamın karışık olduğundan eminim! süper valla fish çok rahatladım ya!
özgün dedi ki…
blog yazısına: amin!

yorumlara: yok abicim kendimizi kandırmayalım :p
bi de; ilk çocuk musun yoksa abi/abla felan var mı? ilk çocuk değilsen çığır açan bi birey olabiliyomuşsun, yani ilk değilsen her şey bitmedi. (ben demiyorum geo'nun verdiği vcd diyo valla. ben ölmüşüm ağlayanım yok.)
Gökhan dedi ki…
Maylesef ilk çocuğum ya! Bitti mi şimdi yani? çığır açamıycam mı ben yani şimdi! Te anasını avradını bééé!
özgün dedi ki…
üzgünüm ama doğarken ölmüşsün. bi araştırmaya göre darwin, martin luther king, gandhi, florence nightingale felan hep "ilk çocuk olmayan" kişilermiş. çünkü senin benim gibi zavallıların kardeşi olunca artık yok yere yaygarayı basma hakkımızın olmadığını öğrenirmişiz ama kardeşler şımarmaya devam edermiş. sonra da büyüyünce mücadeleci yanları bizimkiler gibi körelmediğinden çığır açıp dururlarmış.
ne diyelim, kader utansın. evrim utansın!
Adsız dedi ki…
Blogunuzu posthaneden buldum..Yeni takip etmeye başladım..Yazılarınız çok samimi geldi..takip ettiğim bloglar arasına aldım..Birkaç gün önce bende blog yazmaya başladım ve sizinle "blog kardeşliği"(siz ayın elemanları demişsiniz) başlatmak istiyorum..Blog kardeşlerinizin altında yer bulursam ne mutlu bana..Yorumunuzu bloguma gönderirseniz sevinirim(herhangi bir iletişim adresi yoktu yorum yazmak zorunda kaldım kusura bakmayın :D )

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

Mahur Beste

Fizy'den Mahur Beste'yi dinlerken aklıma geldi de, benim hiç Müjgan diye arkadaşım olmadı. İçinde J harfi olan isimlere ayrı bir sevgim, saygım vardır zaten ama Müjgan'ın yeri ayrı. Aranızda hiç Müjgan var mı? Arkadaş olsak onunla. Mahur beste çalınca ağlaşsak karşılıklı? İçinde J geçen başka hangi isimler var bu arada? Jale, Jülide, Müjde (Janset Jülyet onları saymıyorum) Nejat var erkeklerden. Başka aklıma gelmedi, var mı bilen hatırlayan? edit: Burju SıdqıSıyrıque'dan Tijen ve Nejdet geldiler efenim Ojuz'da Ojuz'un nesi kötü annamıyorum ki diyerek katıldılar :) edit 2: Baskıyı durdurun! Ceren'den çok önemli bir ekleme geldi! Ajda! Bu nasıl unutulur, nasıl ilk akla gelenlerden olmaz! Halbuki en çok duyduğumuz J'li isimdir herhalde kendileri. Bravo Ceren. edit 3: Akşam baskısına girin! JoA'dan Tanju geldi. Var mı başka arttıran? edit 4: İhale JoA'da kalmak üzere. Tanju, Ejder ve Ajdar'la fırtına gibi bir giriş yaptı JoA. Jidden