Ana içeriğe atla

Blogültiwwit

Vorçistırlı Müge'nin yazın biz tatildeyken kızımla aşk yaşamak üzere evimizde kaldığı dönemde aldığı Seyitoğlu Vişne reçelini bugün itibariyle bitirmiş ve de kavanozunu çöpe atmış olmanın haklı gururunu yaşıyorum!

Böyle alengirli cümleler yazmayacaksan tiwwitin ne anlamı var kaaardeşiiim! İşte böyle cümleleler sormalı öğretmenler ilkokulda öğrencilerine! Vorçistırlı Müge'nin Seyitoğlu Vişne Reçeli ile ilişkisi, kızımla aşk yaşaması ve çöpe atılan boş kavanozlar.... Hadi bakalım çık işin içinden çıkabiliyorsan!

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Yetişin a dostlar, iftira ediyorlar! Bey, bey! Ben -ola ki- reçel alacak olsam Seyitoğlu almam. Aklı başında her ilkokul öğrencisinin vereceği cevap da bu olurdu. Mersi.
Gökhan dedi ki…
Valla ben bilmem bacanak aldı o zaman! bizim eve vişne reçeli, hele ki Seyitoğlu mümkün değil, amarika'dan döndüğümüzde vardı bu kavanoz, sen almadıysan eve kimi aldın kadın bana onu söyle!
Adsız dedi ki…
Ay herhalde bacanağın aldı ayol! Dia marka közlenmiş biber de vardı dolabınızda ki sanırım hala duruyor. Onu da o aldı. Çekmecelerde de dandik marka bir makarna olması lazım. Barilla'dan başka makarna yemem dedim de o da öyle kaldı. Gelirken makarna al demiştim kendisine, Barilla deseydin ya o zaman diye savunmaya geçti kendisi. Makarna demek, Barilla demek, söylemem mi lazımdı, hayret birşey diye üste çıktım. Benimle olmak isteyen çıkabiliyor zaman zaman, ne kadar enteresan değil mi?
Gökhan dedi ki…
Ben kendisi için Roma'ya başvuru yaptım zaten. Noel'de alıyoruz azizlik mertebesini inşallah!!! Pis manyak seni be!
Adsız dedi ki…
Ben onu, bunu bilmem Gökhan. Seyitoğlu reçel alabileceğimi düşünmen beni incitti. :P
Adsız dedi ki…
Gökhan ya, La Petit Maman, Bonne Maman olmasın?
Gökhan dedi ki…
Ben sana Bonne Maman olacaktı demedim di mi? Gene aklımda yaşadım bitirdim ve bir kenara koydum demek ki. Müge ben şizoid mi oloorum?
Adsız dedi ki…
Sen bana La Petit Maman dedin, hatta bir de küçük anne diye açıklama yaptın. Ben de o kadar biliyoruz heralde dedim sana.
Ay Gökhan ben senden korkar oldum, balık yağı mı içersin, her gün bir sudoku bulmaca mı çözersin bilemeyeceğim ama bu işin bir de 30 sene sonrası var.
Gökhan dedi ki…
Bütün o diyalogları hatırlıyorum Mügeciğim, ben ondan sonraki kısmından bahsediyorum. Ulan bu petit maman değildi aslında ama ne idi diyerekten maman confisserie yazarak google'da aradım. Bonne Maman çıktı "Hah! Petit değilmiş Bonnemuş" ben bunu bloga cevap olarak yazayım dedim, sonrası karanlık...
Gökhan dedi ki…
Ayrıca Seyitoğlu da gayet güzel idi hoş idi, dikkat edersen reçel attım demedim, bitirdim ve kavanozunu attım dedim. Yaşasın yerli malı! Yaşasın oğlu ile biten bütün markalar!

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii...

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t...

Kadınsan Boku Yedin Olm!

Bu yazıyı yazmak uzun bir süredir aklımda. Puffy biraderimin şu yazısını okuyunca bir kere daha aklıma geldi "Ulan ben bunu yazacaktım!" dedim. Aradan bir ay geçtikten sonra, ilk boş vaktimde çakıyorum efendim. Ebru Şallı "kilolu kadın çirkindir" demiş. Kate Moss bunu duymuş, durur mu, "Hiçbir şey sıskalık kadar zevk vermez" demiş. Şimdi bu hemen alttaki ablaların gerçekten güzel olduğunu düşünenlere sesleniyorum. Bu fotoğraftaki güzel kadınların hepsine sırayla, uzun uzun bakınız. Bu iki ablaya çok fena halde katılan birileri daha vardı tarihte. Gerçi onlar sadece Yahudi kadınların iyiliğini düşünüyordu. Yahudi kadınların zayıf daha güzel görüneceğini düşünüyorlardı. Sloganları da "Hiçbir şey Yahudi kadınlarının sıskalığı kadar zevk veremez" idi. Gerçi onlar bir yerden sonra hadisenin bokunu çıkarıp olayı bütün Yahudi cemaatine yaydılar ama olsun. Şimdi üstteki fotoğrafa uzun uzun bakan ve iç geçiren arkadaşlar bir de şu alttaki fotoğrafl...