Uzun zamandır yazmadığımın farkındayım. Hayatımda önemli değişiklikler oluyor. Yaşamanın yazmaktan daha önemli olduğunu, uzun zamandır yazmaktan yaşamaya fırsat bulamadığımı düşündüğüm bir döneme girmiş bulunmaktayım. Hazır yaz bahar ayı gelmiş, bulanmış suyumuz, attım kendimi dışarılara. On yıldır koltukta oturmaktan düzleşen kıçımı eski şekline sokmaya çalışıyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum, muhabbet filan, havadan civadan, hiç farketmez, eskiden farkederdi çünkü. "Aman canım öyle boş boş konuşmaların içinde olacağıma eve gider yazarım" diyordum. Vazgeçtim. Çok yakında Virgillius'la saatler sürecek bir sohbete hazırlanıyorum ansiklopedi karıştırarak (!) Sanıyorum bundan 6 ay önce "Yazmak için Yaşamak"ı okuduğumda atıldı tohumlar. Eğer yaşamazsam yazamayacağım sevgili okur. Ben yaşamaya gidiyorum, ha, ara sıra uğrar bir şeyler çiziktiririm buraya tabi. Ama sorumluluklarını sırtından atmaya çalışan bir adam olarak bu blogun da bir sorumluluk haline gelmesine izin vermeyeceğimdir artıkın. "Gel bi çay kaave içelim" diyene de kapım her zaman açık haberiniz, bana anlattıklarınızdan damıtacaklarımı bir gün bir yazıda -elbette adınızı vermeden- acımam kullanırım, bilginiz olsun.
bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t
Yorumlar
pek güzel olmaz mı
Polentecan inşallah bir gün o da olur :PPP
Can bir dahaki sefere, İzmir'e gelmeden önce sana meşaj atacağım blogundan Kordon'da bir bira teklif edeceğim haberin olsun
Müge değildim, blog yazmayı unuttuğumdan beri okumaya da ara vermiş idim, şimdi farkettim, herkes teker teker dükkan kapatıyormuş da haberim yokmuşumuş. Virgilius'un son postunda da değindiği gibi ben bu blogu kendime notlar olsun diye açmışıdım, bundan sonra okuduğum kitaplara dair unutmak istemediklerimi not edeceğum buraya anasın satayım.
Tüttürüyorum, içiyorum, beceriyorum. İşte size eşkenar üçgen.
(:
Sonunda kahve teklifime birisi 'evet' dedi ya ölsemde gam yemem. :)
Benim için kaygılanmayın efem, sizin, günbatımına karşı saatlerce sürecek keyifli sohbetiniz beni heder etmez.
Benimle kahve içmeyi asla kabul etmeyen virgiliüsü heder etmesin de! :)
haklısın gelirken ben raporları da getireyim.