Ana içeriğe atla

UGUH!

Uzun zamandır yazmadığımın farkındayım. Hayatımda önemli değişiklikler oluyor. Yaşamanın yazmaktan daha önemli olduğunu, uzun zamandır yazmaktan yaşamaya fırsat bulamadığımı düşündüğüm bir döneme girmiş bulunmaktayım. Hazır yaz bahar ayı gelmiş, bulanmış suyumuz, attım kendimi dışarılara. On yıldır koltukta oturmaktan düzleşen kıçımı eski şekline sokmaya çalışıyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum, muhabbet filan, havadan civadan, hiç farketmez, eskiden farkederdi çünkü. "Aman canım öyle boş boş konuşmaların içinde olacağıma eve gider yazarım" diyordum. Vazgeçtim. Çok yakında Virgillius'la saatler sürecek bir sohbete hazırlanıyorum ansiklopedi karıştırarak (!) Sanıyorum bundan 6 ay önce "Yazmak için Yaşamak"ı okuduğumda atıldı tohumlar. Eğer yaşamazsam yazamayacağım sevgili okur. Ben yaşamaya gidiyorum, ha, ara sıra uğrar bir şeyler çiziktiririm buraya tabi. Ama sorumluluklarını sırtından atmaya çalışan bir adam olarak bu blogun da bir sorumluluk haline gelmesine izin vermeyeceğimdir artıkın. "Gel bi çay kaave içelim" diyene de kapım her zaman açık haberiniz, bana anlattıklarınızdan damıtacaklarımı bir gün bir yazıda -elbette adınızı vermeden- acımam kullanırım, bilginiz olsun.

Yorumlar

No More Virgilius dedi ki…
Hocam saatler boyu sürecek bir sohbete dalacaksak lütfen konu başlıklarını söyle de önceden hazırlık yapayım, dosyayla beraber geleyim. Gördüğüm kadarıyla sen de antreman yapıyormuşsun:-)
polente dedi ki…
biz döndük gel bi kave içelim, virgilcanda gelsin, borsa da gelsin.
pek güzel olmaz mı
No More Virgilius dedi ki…
polentecan, adam beni, sadece beni istiyor, sizinle gezi yazısı, benimle kutsal kitap yazacak...
Can dedi ki…
aha sevindim. benimde klavyem bozulunca bir dışarı çıkıp sosyalleşeyim dedim. bir anda senin bahsettiğin durumu yaşamaya başladım. güzelmiş. sanırım bahar aylarından kaynaklanıyor gibi.
Adsız dedi ki…
Fakında mısın, hepimiz aynı zamanda benzer bir hissiyat içerisine girdik.
polente dedi ki…
ben hepinizi istiyorum nolcek şimdi
Gökhan dedi ki…
:)))) Virgilius kendimi Uğur Dündar'a katılacakmış gibi hissettim şimdi, dosyalar filan. Herkes dosyasını önüne koyuyo, biri konuşurken diğeri dosyadan bir not araştırıyor filan di mi? Ara Kafe'nin gördüğü en garip gün olur herhalde.

Polentecan inşallah bir gün o da olur :PPP

Can bir dahaki sefere, İzmir'e gelmeden önce sana meşaj atacağım blogundan Kordon'da bir bira teklif edeceğim haberin olsun

Müge değildim, blog yazmayı unuttuğumdan beri okumaya da ara vermiş idim, şimdi farkettim, herkes teker teker dükkan kapatıyormuş da haberim yokmuşumuş. Virgilius'un son postunda da değindiği gibi ben bu blogu kendime notlar olsun diye açmışıdım, bundan sonra okuduğum kitaplara dair unutmak istemediklerimi not edeceğum buraya anasın satayım.
Can dedi ki…
Aha! çok sevinirim. O 1'i 4 bira yapalım. Lakin ne demiş Serge Gainsbourg amca:
Tüttürüyorum, içiyorum, beceriyorum. İşte size eşkenar üçgen.

(:
Gökhan dedi ki…
Hahahah! Uyar valla. Gün batımına karşı şööyle... Ne demiş tanınmamış bir türk atası: Bu dünyada yiycen iççen sıççan arada bir de mala vurursan senden iyisi yok aga :P :P :P
sarya dedi ki…
Gökhan, çay kahve içme hakkımı Virgiliüsle saatler boyu yapacağın sohbette kullanmak istiyorum ben olur de mi? :)
Gökhan dedi ki…
Olur ama önce Siyami Ersek Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesinden tam teşekküllü kurul raporuyla kalbinin, BezmiAlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesinden tam teşekküllü kurul raporuyla beyninin ani taaruzlara karşı dayanıklı olduğuna dair rapor getirmen gerekiyor Saryacığım. Bu yolda çok insan telef oldu çünkü, bir kişiyi daha kaybetmeyi göze alamayız :PPPP
sarya dedi ki…
Eyvallah Gökhan.

Sonunda kahve teklifime birisi 'evet' dedi ya ölsemde gam yemem. :)
Benim için kaygılanmayın efem, sizin, günbatımına karşı saatlerce sürecek keyifli sohbetiniz beni heder etmez.
Benimle kahve içmeyi asla kabul etmeyen virgiliüsü heder etmesin de! :)
Gökhan dedi ki…
yalnız yanlış anlaşılmasın sarya bu raporları getirmeyenleri gerçekten kabul edemiyoruz.
sarya dedi ki…
siz 'telef' demişsiniz ben 'heder' anlamışım. şimdiden bu heyecan :)
haklısın gelirken ben raporları da getireyim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!