Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Marla Singer ya da post-modern Havva

Fight Club, finaliyle gönlümün orta yerinde taht kurmuş bir kaç filmden birisidir. Bundan yedi-sekiz sene önce girdiğim mağaradan çıkarken humanizma'yı içerde unutmuş, anarşinin A'sını yanıma almıştım. "Yakalım yıkalım amına koyim bu insan denen hayvan adam olmaz, vezir olur bundan ama adam olmaz" diye bağırıyordum içime içime. Sonra kendi anı galerimde dolaşırken buldum yeniden Fight Club filmini. Ben bu filmi çok sevdim evet. Ama Marla Singer'ı ayrı sevdim. Özellikle de bahtsız bedevi 'nin de kendisine profil fotosu olarak seçtiği bu pozdan sonra. Sinema tarihinde çok az kadın kahraman bırak kadını erkek kahramanı da bu kadar ağır ve afili bir giriş yapmıştır bir filme. Bütün boş vermişliği, daha doğrusu sikine takmazlığı, cool duruşu ve karizmasıyla girer Marla. Ağır çekim bir giriştir bu. Öyle bir hissiyat yaratır ki daha ilk anda alaşağı eder insanı. Sigaranın dumanı olayım dedirtir bu duruş. Yemişim Travis'ini, Taylır'ını ben seni istiyorum ul

kendime notlar-4

yenilenen tünel tramvayı. niye? illa yeni mi olacak herşey. elin oğlu eyfel'i yeniliyor mu? niye bu kadar korkuyoruz geçmişimizi hatırlamaktan. bir yerlerde bir tecavüze uğradık da hatırlamıyor muyuz?

fenerbahçem, arızalı sevgilim

Ben yazacaktım ama uğur meleke bu yazısıyla benden önce davrandı. ben gene de araştırmacı gazetecilik görevimi yerine getireyim. Şimdi efendim bu Porto maçını seyrettikten sonra insanın kafasını duvardan duvara vurmaması mümkün değil. Roberto Carlos'un 25 milyon fenerbahçeliyle birlikte seyrettiği ortadan sonra yediğimiz ilk gol beni düşüncelere gark etti. Ne güzel sol bekte aslanlar gibi bir Carlosumuz var diye düşünürken geçen sene Sevilla maçından sonra Carlos'u bir daha göremez olduk. İçimize gömdük kuşkularımızı. Yaptığı hataları kalbimize gömdük. Ama Porto'nun ilk golüyle takke düştü, Carlos'tan başlayarak Fenerbahçe takımının komple takkesi düştü, keli göründü. Carlos'un yedeği var mı? Yok. Uğur Boral'ın yedeği var mı? Sakat. Gökhan Gönül'ün yedeği var mı? Var ama o da Edu'nun yerinde oynuyor. Peki Edu nerde? Sakat. Volkan Demirel'in yedeği var mı? Var, onun da adı Volkan ama herkes sanki el bombası taşıyormuş gibi korkuyor ondan. Sonra n'

kendime notlar 2

Marc Jacobs satın alınabilir bir sanat eseri midir Tasarım, sanat ve kapitalizmin birleştiği yerde duran ayakkabılar. Afford edilebilir ve çabuk tüketilebilir sanat eseri olarak kadın ayakkabısı. ya da daha geniş olarak fashion business. birleşenlerini çöz. kadının toplayıcılık arzusu, geçicilik hissi yaratmak, statü göstergesi. Rönesans'ta resim sahibi olmak ve bugün ayakkabı sahibi olmak.

kendime notlar 1

bunlar hakkında yazmayı düşünüp de bir türlü oturamadığım meseleler. o yüzden buraya not alayım ki aklımda kalacağına burada kalsın ki ben bunları bir yazıya dönüştürebileyim. Mohikanların sonuncusu Deniz Baykal. Sen ne zaman gideceksin ve CHP'nin temsiliyet sorunu.

Ver Örümceğimi, Al Batman'ini

Dark Knight’ı seyrettim. Beyenmedim. Evet beyenmedim. Örümceğin ilk iki filmi yeterince hayal kırıklığı yarattığı için sonuncusunu da seyretmedim. Önce Dark Knight hakkında birkaç kelime. O filmin Kara Şövalyesi kimdi arkadaş? Bence tek kelimeyle Joker’di, Heath Ledger denen rahmetliydi. Pis adam! O kadar fena oynanır mı yahu! Orada sadece Christian Bale dingili yok ki. Abilerin var senin orda (Gary Oldman), amcaların var hatta (Morgan Freeman, Michale Cane). Bir yavaş di mi canım kardeşim. Sanki öleceğini biliyormuş gibi oynanmaz ki bir Joker. Öyle bir haşmetle çıktı ki Joker sahneye, bir daha da inmedi. Batman’in kendisini yakalamayı başardığı yerlerde bütün set-up’ı Joker’in kurduğunu ve Batman’i göt ettiğini gösterirsen sen, o zaman ben Batman’e nasıl kahraman olarak bakabilirim ki sevgili Christopher Nolan? İstediği kadar duvardan duvara post-it etsin, bacaklarından ters assın filan. Sen madara ettin bir kere Batman’i bir daha toparlaman mümkün değil ki. Hikayenin, yani çizgi rom

Martı Jonathan Bach ve Heykel

Martı Jonathan Bach: Kafana sıçıyim senin kafanaaa! Aldırmadın bana şu arsayı! Neymiş Marmara Ereğlisi'nde yazlıkmış! Yazın çocuklarla gidermişiz! Ulan almadığımız arsaya gökdelen kurdular gökdelen! Marmara Ereğlisi'ni alırdım ben sana o parayla kafasız karı! Heykel: Jonathan iner misin lütfen kafamdan! Martı Jonathan Bach: İnmiycem! Önce sıçacam ondan sonra inecem! Heykel: İğrençsin tamam mı! İğ-renç-sin! Martı Jonathan Bach: Şimdi iğrenç olduk di mi! Altımda inlerken öyle demiyodun ama n'aber!

bizim evin önünden geçen arabalar

bizim evin önünde dar ve tek yön ve de üstüne sola doğru kıvrılan bir yol var, bu yol dik bir yokuşun başlangıcıdır aynı zamanda. gece saat 1'den sonra bu yoldan bir takım arabalar geçer. bu arabaların özelliği gecenin biri-ikisi-üçü-dördü olmasına aldırmadan bangır bangır bir müzik çalmalarıdır. şaşırtıcı olan bu bangırdatan abilerin dinlediği müziklerin çeşitliliğidir. biraz önce "aynadaki yansıman benim" filan gibi bir slow türk hafif müzik parçası eşliğinde bir abi geçti mesela. hadi bu lümpen ve de normal, peki gecenin üçünde bana hayatta en nefret ettiğim seslerden birisi olan kemençe sesini dinleten taksicilerin derdi ne? ya da bağırtarak ilahi dinletenlerin? bu gavur mahalleyi imana mı getirmeye çalışıyorsunuz güzel kardeşim? bitti mi? hayır tabi! ayaklı diskolar, mehter marşıyla geçenler, kibariye bağırtanlar, ahmet kaya coşkusu yaşatanlar, türk sanat müziği bangırdatan bile oldu. bir derdiniz var anlıyorum ama bunu niye böyle ifade ediyorsunuz onu anlayabilmiş d

Meseller-3

Ve İsa dedi ki "Aranızdan günahsız olan kimse, ilk o atsın taşı" Ve kalabalık bir anda duruldu. Ve İsa devam edecekken bir ses geldi "Tamburacııı! Bıyığını sktimin Tamburacısııı!" Ve İsa tiskinerek yüzünü buruşturdu bu sözü söyleyene ve dedi "Ne pis bi insanmışsın sen ya!"

12 Eylül

yıllar önce bir abime Kenan Evren'i çocukken bir kahraman olarak gördüğümü söylediğimde çok şaşırmıştı. ama benim için öyleydi. anarşi diye bir şeyden bahsediyordu televizyon bu kötü bir şeydi (o kelimenin ne güzel ne tatlı ne mayhoş olduğunu ben yıllar sonra öğrendim o ayır) ve Kenan Evren de çıkıp onu bitirdiklerinden bahsediyordu. televizyonda habire onu görüyordum muhtelif askeri kıyafetler içinde, süpermen görseydim süpermeni kahraman bellerdim ben de. baskın oran bugün Taraf'ta gençler 12 Eylül'ü bilmiyorlar, bilen çıksın damarımı keserim filan demiş. yazının devamını bile okumadım, sadece bu başlık bile canımı sıkmaya yetti. hayır efendim biliyoruz. bir takım inlerden çıkarılan un çuvallarını biliyorum ben mesela. bir takım kötü adamların "kırsal"da elleri enselerinde birleşmiş bir şekilde bir yerlerden çıkarıldıklarını biliyorum. bir başka takım kötü adamların da şehirlerde aynı şekilde hapishanelere götürüldüklerini biliyorum. bunlar sadece işçi sınıfının

ben benden çok sıkıldım

ben bu blogu sizin için açmadım kardeşim! kendim için açtım! ister yazarım ister yazmam! ben fena halde sorumluluk sahibi bir insanımdır, şu anda bile ünlemlerden sonra büyük harfle başlamamanın sorumluluğunu içimde hissederken, bu blogu açtığımda her seferinde bana melul melul bakan yan yatmış sureti görmek, üstüne bir de altında iki satır yazı görememek ne gibi hissiyatlara garkediyor beni biliyor musunuz! ben bu blogu kendim için açtım. arada bir dandiriden şiyirler yazarım, bir şeyi unutmayayım diye buraya not ederim, her güne dair notlarımı alayım, nefret ettiğim, tiskindiğim insanlara öfkemi burdan kusayım istedim. günlük sandım ben burayı tamam mı! ama diyilmiş işte allah kahretsin diyilmiş! böhü! zaten hayatımızın her alanında kendimizi kısıtlamak zorunda kaldığımız şu modern zamanlarda bir de aklıma eseni yazma özgürlüğüm olmayacaksa, bir takım yazılar planlayıp, kendimi muhtelif otosansürlerden geçirip, bir de üstüne edebi sanatlardan bir demet sunma gayreti ve de sıkıntısıyl

Yazamıyorum

Çok garip bir dönemdeyim, elim kaleme ya da klavyeye gitmiyor. Oturup yazmaya kalksam bir sürü şey var aslında. Ama hiçbirini yazamıyorum, yazıyorum, olmuyor, aman ya boşver kim uğraşıcak diyorum ve daha bir sürü şey. Yazamıyorum