Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zevcemden İnciler

Zevcem son zamanlarda kendisini tasarrufa verdi. Ama daha acemi olduğu için enteresan durumlar yaşanıyor. Şöyle mesela : Zevcem: Para biriktirmek için saman kağıdı aldım Hepsiburada’dan 6 milyona Ben: Beyaz kağıt alsaydın 5 milyona satıyorlar. Zevcem: Ama bu kargosuyla birlikte 6 milyon

Gecikmiş bir Sex and the City Filmi yazısı

Sex and the City ya da Vorçistayrlı Müge’nin deyimiyle S&C, ilk yayınlandığı sene seyretmiştim. Sanıyorum bundan 5-6 sene öncesidir, her sabah beşte, yatmadan önce o günün bölümünün başına otururdum. Yıllar sonra New York’ta bir restoranın önünde oturmuş muhabbet eden 4 tane kadın gördüğümde ne kadar doğru bir iş yaptıklarını bir kere daha anladım. Şahsen Mirandacı olduğumu öncelikle belirtmek isterim. Miranda’ya hasta olduğum çıkarılmasın buradan, tabi ki fuck body olarak Samantha’yı seçerdim. Miranda dizideki en kendime yakın bulduğum karakterdir. Yüzkitabı internet sitesinde yapılan hangi S&C karakterisin testini çözmeden Miranda çıkacağımı rahatlıkla söyleyebilirim, o derece. Carry’den kesinlikle hazzetmem, sosyalleştirilmiş sosyopat olduğunu düşünüyorum çünkü Carry’nin. Bunda Sarah Jessica Parker’ın oyunun da çok ciddi payı olduğunu biliyorum. Kadının ağlamasına bile üzülemiyorum çünkü gerçekten ağlamıyor. Biraz sonra gözlerini silip diğer kızlara “E nerde kalmıştık” diyeb

"Sıçtınız! İçime döndüm" Serisi-2

Bir çeşit hazırlık yapıyorum aslında. Yeni bir hayata doğru bir hazırlık bu. Kendimi hazırlama. Geçen gün son on yılda kendim için yazdığım şeyleri gözden geçirdim. Nefret ettim kendimden. Tiskindim. Yazılmayı bekleyen bir sürü iş var elimde. Hiçbirinde bir adım bile ilerleme kaydedememişim başladığımdan beri. Üç tane iş var ki okuduktan sonra içimden 27-28 yaşlarındaki halim fırlayıp "Hayvan heriiiiiffff! Bunları yazacağına hala onlarla mı uğraşıyorsuuuun! Allah belanı versin seniiiin!" diyerek sopayla dövdü beni. Gıkımı çıkaramadım. Kimseden farklı değil aslında gidememe nedenlerim. Kardeşim bu sene üniversiteyi bitirdi, "bir alıp şunu karşıma konuşayım" diye düşünüyordum. Geçen gün fırsat oldu, oturduk karşılıklı, "Eee" dedim, "Üniversite de bitti. Ne yapacaksın şimdi?". Bilmediğini söyledi, düşündükçe kafası karışıyormuş o yüzden kafasından uzaklaştırdığını söyledi. Çevresindeki herkesin kendisine aynı şeyi sorduğundan şikayet etti. Ayrıca ay

Eskilerden

izmiristanbul · Kışın ekmeği İstanbul’da sis, suyu İzmir’de yağmurdur · Kürt ve Çingene kadınları baharda Boğaz Köprüsü yolunda papatya, yazın Narlıdere’nin dağlarında kapari toplar, satarlar. · İzmir’de ikindiler emekli ikindisidir. Sabahları boyoz ve yumurta yenir. İstanbul’da ikindi tedavülden kaldırılmıştır. Sabah bütün şehir açık büfedir. · İzmir’in dağlarında çiçek açar, İstanbul’un barlarında. · İzmir’de hala Eski İzmir adında bir semt vardır. Zavallı İstanbul! · 1453, İstanbul’da törenlerle kutlanır. İzmir’de eskiden tütün depolarının olduğu bir sokağın numarasıdır. · İstanbul bütün pavyon kadınları gibi salt loş ışıkta güzel görünür. İzmir elbiseleri henüz yırtılan bir bakiredir. · İzmir üç koca iktisat kongresi görmüştür. İstanbul yorum yapmaya tenezzül etmez. · İzmir’de midye dolmayı Mardinliler yapar, İstanbul’da bir tek Mardinlilerin yaptığı midye dolması güzel olur. Rivayete göre Mardinlilere el verenler de nesli tükenmiş Ermeni midyecilerdir. · Türkiye

"Sıçtınız! İçime döndüm" Serisi-1

Twitter’a gerek yok benim blogum da aynı işlevi görüyor. Özellikle sabahları kafamda uçuşanları not almayı bir akıl edebilsem yetecek de artacak bile aslında. Birkaç gün önce 35’e girdim. Yani artık 34 yaşındayım. İnanamıyorum. Aslında bu inanama süreci 30’dan beri devam ediyor. İnanamıyorum 30 oldum. İnanamıyorum 31… 32… Sanırım 40’a girdiğim zaman da şaka yapıyosunuz di mi ben 40 olmamışımdır dönemi yaşamaya başlayacağım. Öldüğümde de yüzümde şoke olmuş bir ifade olacak herhalde. Nasıl ya! Ben öldüm mü şimdi?! Bu yaşla barışamama durumumun temelinde ne olduğunu biliyorum sanırım. Hiçbir zaman büyümek istemiyor olmam. Çünkü büyüdüm mü çok büyüyorum ben. Babam uzun bir süre için yurtdışına giderken bana yazdığı mektubunda “Artık evin erkeği sensin” dediğinde 9 yaşında filandım. Bir anda on yaş filan atmıştım. 9 yaşında zaten 19 oldun mu gerisi de pis geliyor. Tecrübeyle sabit. O zaman insanın içinde köşeye sıkışmış bir çocuk kalıyor, hiç büyümüyor ve sürekli dürtüyor. “Ne zaman oyun o

Sivas Katliamını Unutma

Ben Temmuz doğumluyum. Galiba en sevdiğim ay da Temmuzdur. Yılın her ayı Temmuz olsa bana koymaz. Ama bir saat mesafemde bir deniz parçası olacak elbette. Hasan Hüseyin’in şu dizelerini okuduktan sonra oğlum olursa adını Temmuz koymaya karar vermiştim. Yaşım daha 16 idi. bir oğlum olacak adı temmuz uykusuz korkusuz beter mi beter ben beynimi satarak yaşıyorum o benden proleter 1993 yılının Temmuz’unda üniversite sınavlarından çıkmış heyecanla sonuçların açıklanmasını bekliyordum. 18 yaşımın en büyük meselesi nereyi kazanacağım ve sevgilimle aynı şehirde okuyup okumayacağımdı. Ocak’ta Uğur Mumcu’yu öldürmüşlerdi. On binlerce insanla birlikte yürümüştüm Konak’tan Cumhuriyet Meydanı’na. Büyük bir hareketin başlayacağını düşünüyordum. Türk Solu artık silkinip yeniden toparlanacaktı. Mumcu boşuna ölmüş olmayacaktı. Etrafımızı gün geçtikçe daha fazla saran pislik bizi boğmadan birileri çıkacak “yeter” diyecekti. Birileri, hümanist birileri, adalete inanan birileri, eşitliğe değilse de devlet