Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aklıma Takılanlar-2

Gittiğim her ülkede kumarhanelere uğrarım. Kumar tutkum olduğu için mi? Asla! Ama şehirlerin iç yüzünü çarşıları kadar kumarhanelerinin de gösterdiğine inanıyorum. Aklıma takılan soru ise şudur. Neden Türkler ve Araplar bir kumarhanenin olmazsa olmazıdır? İçinde bir Türk'e ya da Arap'a rastlamadığım kumarhane olmadı benim bugüne kadar. Kendi ülkelerinde yasak da ondan gibi bir cevapla gelmeyiniz çünkü bu Araplar ya da Türkler kumarhanenin olduğu ülkelerde ikamet ediyor genelde. Yani elin Fransızı Paris'te nerde Blackjack oynanacağını bilmezken elin Arap'ı neden o mekanı kendine mesken tutuyor mesela? Benim aklıma takılıyor kardeşim böyle şeyler!

Vi vi vi Vİyana

Son Heviz yazısını yazdığım günden beri Viyana’dayım. O kadar çok sevdim ki bu şehri her şeyi bırakıp yerleşmeye karar verdim. Hayatımın geri kalanını Viyana’da geçireceğim. Viyanalılar da beni çok sevdiler. Onlarla birlikte Müzeler Bölgesindeki sosyalist-anarşist-sendikalist gösterilere katılıyorum. Kaçak göçmenlere kucak açmamız gerektiğini, onları geldikleri koşullara göndermenin insanlıkdışı olacağını bağırıyorum var gücümle. Avusturya polisi beni sevmiyor biliyorum ama yapacak bir şey yok, birilerinin Avrupa’da devrime katkıda bulunması gerekiyor. Her gün yürüyüşlerden sonra onlarla birlikte parti merkezine gidiyor bir iki buğday birası içtikten sonra masaların üzerinde uyuyorum. Eski zamanlarda, yaşı yetenler hatırlar “Bağlantısızlar” diye bir toplaşma vardı dünya ülkelerinde, ne Doğu Bloğu’na ne Kapitalist Bloğa bağlıydı bunlar. Ben de öyleyim işte şu anda. Bağlantısızım, mutluyum. Viyana’da da, Paris’te ve Barselona’daki gibi belediyenin ana arterlere bıraktığı bisikletlere saa

Viz viz viz Heviz-2

Bisiklet turu sırasında anayollardan sıkılıp toprak yollara dalıyoruz. Biraz ilerleyince beyaz, upuzun boynuzlu Macar mandaları çıkıyor karşımıza, hemen arkasından da zincirlerini kırmaya çalışarak havlayan köpekleri görünce daha da toprak yollara dalıveriyoruz. Ulan nereye gidiyoruz biz diye düşünüyorum bir yandan, bir yandan da burada kaybolsan ne yazar, sonuçta bütün yollar Heviz’e çıkar anasını satıyim. Bir yerden sonra toprak yol toprak olmaktan çıkıp otlak yol halini alıyor. Uzun zamandır kimse geçmediği için yolu ot bürümüş. Yolun sonunda minik bir köprü, köprünün ucunda duran bir de motosiklet görüyoruz. Yakınlaşınca köprünün aynı zamanda, altındaki dereyi durduran minik bir baraj olduğunu görüyoruz. barajın diğer tarafında insan boyunda derinliği olan suyu müthiş berrak minik bir gölet var, içinde biraz önce gördüğümüz motosikletin sahibi yüzmekte. Maalesef erkek. Kısa bir süre için tip tip bakışıyoruz kendisiyle. Birbirini hiç tanımayan erkeklerin etrafta başka kimse yoksa ya

Viz viz viz Heviz-1

Heviz, Balaton gölü yakınlarında bir kasaba. Kasabaya girişte solda küçük, sanırım insan yapısı bir göl, gölün üstüne kurulmuş çok güzel otel gibi bir yer var. Otel gibi diyorum çünkü içeride bir hayat belirtisi yok. Bisikletle etrafını dolaştık buranın, gölün etrafındaki çimlere atılmış şezlonglar var, saat dört-beş filan olmasına rağmen kimseler yok. Sanki geçen hafta tadilat için kapatılmış da daha işçiler çalışmaya girmemiş gibi. Sağda bir otopark, otoparkın etrafında bir iki mağaza ve restoran var. Akşam 7’den 10’a kadar filan burada bir restoranda canlı müzik yapıyor çingeneler. Macar ve Alman şarkıları çalıyorlar, gene bir takım yerli ve yabancı, kırkını aşmış çiftler dansedip bira içiyorlar. Çok eğlendikleri belli. Ben onları seyrederken nasıl bir yere geldiğimi sorgulamaktan başka bir şey yapamıyorum. Yaş ortalamasını düşürenler gençler değil on iki yaşından büyük olmayan çocuklar. Heviz’in ana caddesi bir yokuş, sağlı sollu tek tük kafeler, restoranlar var. Bir yokuş. Ve Bu y

Leyleği havada gördüm ben

Ukalalık olsun diye değil ama yıllardır hayalini kurduğum bir şey olduğu için yazıyorum bunu, kendime not olarak. Dün sabah Viyana'da uyandım. Öğlen Güney Macaristan'da Heviz'deydim, akşam Budapeşte'deydim, gece İstanbul'daydım. Bugün sabah İzmir'deydim, şimdi Sakız Adası'nda önümdeki Kordonboyu'ndan geçen insanları seyrediyorum. Ben böyle yaşamayacaksam öleyim daha iyi zaten. Viyana hakkındaki izlenimlerimi önümüzdeki günlerde yazacağım. Bir tek şey söyleyebilirim şimdilik. Viyana'ya gidiniz. Mutlaka gidiniz. Üzgünüm Polente :)