Kaçmak ve rahatlamak için geldim ama bu sefer ne kaçabildim ne rahatladım
Beyrut kafası çok karışık bir şehir. O yüzden seviyorum burayı
Alışveriş merkezinde babası Mardinli Abdulhamit’le turkce konutsum. Askerliğini Kirklareli’de yapmış buyurun bakalım...
Hamra kafedeki garsonum Mahmud’un ataları Türk cıktı, defterdar ve bayraktarmışlar.
Ayrıca nargile kömürcüsü Suriyeli Hasan da Kamışlı’dan Nusaybin’e geçermiş eskiden
Aşrafiye’deki Abc alışveriş merkezinin çatısında yemek yerken yandaki küf tutmuş apartmanın dairelerinden birisindeymiş gibi hissedebiliyorsunuz kendinizi
Suriyeli bir kelime İngilizce bilen taksiciye Türk olduğumu söyleyince ilk söylediği “Polat Alemdar” oldu yıkıldım
Kafe Hamra’da özel Kafe Hamra aromalı nargile içiniz, ben ki nargile sevmem müptelası oldum, bir de hakkini vererek nargile içmenin meditatif bir yani var, yalnız olacaksın, iki saat boyunca nargileyi somuracaksın başka bir âleme gidip dönüyor insan
Caddeden gecen on arabadan birinde mutlaka çok yüksek sesle müzik dinleniyor, hem de sadece hafta sonu değil her gün hele bir tanesinden İbo döküldü ki -bir kulunu çok sevdim o beni hiç sevmiyor- bir sure mavi ekran verdim...
Beyrut’un kızları çok güzel. Her üç kadından biri diyeyim o derece. Fekat genel olarak kötü giyiniyorlar. Bir yandan göstermeye bir yandan da kapatmaya çalışmanın dayanılmaz kafa karışıklığı... Sanırım erkekler de fena değil. Yalnız onlar kadınlardan da kotu giyiniyorlar ve imaj berbat…
Temizlikçiler Sudan-Bangladeş ve Filipinli. Pazar günleri Filipinli bakıcıların tatil günü ve Beyrut bir Filipin şehri haline geliveriyor
Yıllar sonra ilk defa dönme dolaba bindim. Deniz kenarında, paslı bir dönme dolap, yükseldi ve beni seksenlere götürüverdi bir anda. Şiddetli rüzgar yüzünden biraz tırsmadım değil, ama sonra “koy götüne” dedim, ölürsem de hem çok salakça hem de çok şairane bir ölümüm olacak
Ölüm demişken, Ali Teoman öldü ben buradayken, hiç okumamıştım ama dönünce okuyacağım, hele ki 7 temmuz doğumlu olduğunu duyunca... Benim de doğum günüm. 42 yasında... Çok fena... Yusuuuuf yusufff…
Kurşun ve rpgden delik deşik olmuş binalar, boşaltılmış ve çürümeye başlamış binalar, 70lerin 80lerin 90larin ve 2010un mimarisi bir arada... Hamra biraz İstiklal Caddesi gibi, binaların giriş katlarında mağazalar var, üst katlarına yirmi yıldır insan uğramamış...
Bu şehrin King Kong büyüklüğünde bir temizlikçiye ihtiyacı var. Toz iz evriver, evriver iz toz
Beyrut kafası çok karışık bir şehir. O yüzden seviyorum burayı
Alışveriş merkezinde babası Mardinli Abdulhamit’le turkce konutsum. Askerliğini Kirklareli’de yapmış buyurun bakalım...
Hamra kafedeki garsonum Mahmud’un ataları Türk cıktı, defterdar ve bayraktarmışlar.
Ayrıca nargile kömürcüsü Suriyeli Hasan da Kamışlı’dan Nusaybin’e geçermiş eskiden
Aşrafiye’deki Abc alışveriş merkezinin çatısında yemek yerken yandaki küf tutmuş apartmanın dairelerinden birisindeymiş gibi hissedebiliyorsunuz kendinizi
Suriyeli bir kelime İngilizce bilen taksiciye Türk olduğumu söyleyince ilk söylediği “Polat Alemdar” oldu yıkıldım
Kafe Hamra’da özel Kafe Hamra aromalı nargile içiniz, ben ki nargile sevmem müptelası oldum, bir de hakkini vererek nargile içmenin meditatif bir yani var, yalnız olacaksın, iki saat boyunca nargileyi somuracaksın başka bir âleme gidip dönüyor insan
Caddeden gecen on arabadan birinde mutlaka çok yüksek sesle müzik dinleniyor, hem de sadece hafta sonu değil her gün hele bir tanesinden İbo döküldü ki -bir kulunu çok sevdim o beni hiç sevmiyor- bir sure mavi ekran verdim...
Beyrut’un kızları çok güzel. Her üç kadından biri diyeyim o derece. Fekat genel olarak kötü giyiniyorlar. Bir yandan göstermeye bir yandan da kapatmaya çalışmanın dayanılmaz kafa karışıklığı... Sanırım erkekler de fena değil. Yalnız onlar kadınlardan da kotu giyiniyorlar ve imaj berbat…
Temizlikçiler Sudan-Bangladeş ve Filipinli. Pazar günleri Filipinli bakıcıların tatil günü ve Beyrut bir Filipin şehri haline geliveriyor
Yıllar sonra ilk defa dönme dolaba bindim. Deniz kenarında, paslı bir dönme dolap, yükseldi ve beni seksenlere götürüverdi bir anda. Şiddetli rüzgar yüzünden biraz tırsmadım değil, ama sonra “koy götüne” dedim, ölürsem de hem çok salakça hem de çok şairane bir ölümüm olacak
Ölüm demişken, Ali Teoman öldü ben buradayken, hiç okumamıştım ama dönünce okuyacağım, hele ki 7 temmuz doğumlu olduğunu duyunca... Benim de doğum günüm. 42 yasında... Çok fena... Yusuuuuf yusufff…
Kurşun ve rpgden delik deşik olmuş binalar, boşaltılmış ve çürümeye başlamış binalar, 70lerin 80lerin 90larin ve 2010un mimarisi bir arada... Hamra biraz İstiklal Caddesi gibi, binaların giriş katlarında mağazalar var, üst katlarına yirmi yıldır insan uğramamış...
Bu şehrin King Kong büyüklüğünde bir temizlikçiye ihtiyacı var. Toz iz evriver, evriver iz toz
Yorumlar