Ana içeriğe atla

Uzun Zaman Sonra

Gene biz bize oturuyorduk, sen ben bizim oğlan.
Bizi kimse anlamıyordu, dostumuz yoktu bizden başka
Bir elim sıcak bir elim soğuk
Böyle saçmalık olur mu?
Bizim oğlan işte
Çok iyi anlıyordu bunu.
Farsilere özeniyordum ben olmayan bir Farsça konuşuyordum
Şevket Arapları severdi. Ama atlarını. Hele ki kum zeminde.
Türker’in ikimizle de işi olmazdı. Onun genelde işi vardı.
Mesaili.
Gene de otururdu bizimle, ben o bizim oğlan.
Çay içiyorduk, kimse çayı bizim gibi demleyemiyordu.
Kaçak çay içiyorduk, bir de kapalı alanda sigara
Kaçak kaçak
Kaç ak güvercin uçurmuştu Şevket. Hiçbiri de geri dönmemişti
Şevket’in bu hayvan sevgisine bir türlü anlam veremiyorduk.
Ben veremiyordum. Türker genelde vermiyordu.
Türker hesap da vermezdi zaten. Biz öderdik hep.
Evde de vermezdi karısına. Karısı bunu doğal karşılardı üstelik.
Gene biz bize oturuyorduk sen ben bizim oğlan.
Uzakta da başkaları oturuyordu. O, o, onun oğlan.
O sırada vapur gelmesin mi… Bir kız inmesin mi içinden…
Bir yerden tanıyordum, bir yerden ısırıyordu gözüm sanki.  
Çıkarıcam…
Ama yok.

Çıkaramadım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!