Ana içeriğe atla

Sabaha Karşı Caput Magnus

Mavi Sakal'ın en sevdiğim şarkısı hatta tek sevdiğim şarkısı "İki Yol". Çok sık aklıma geliyor bugünlerde. Nedenini bilmiyorum. İki yol var demiştin. Hepsinin sonu aynı zaten. Sabah dört buçukta kalmamalı insan. Hele ki ev ahalisinin uykusunu bölmek istemiyorsa. Minik börülcem ufak ufak uyanıyor. Dönüp duruyor yatağında. Gece görüşlü kameramız var boru değil, takipteyiz. Birdenbire boşalan yolların ortasındayım. Yollar bomboş, bir amca hızlı adımlarla sabah namazına gidiyor. Gerçek müminin disiplini hiçbirimizde yok. Allah'a inanmanın kuvvetidir bu. İnanmanın kuvvetini reddetmek belki de bu hayatta yaptığım en büyük hataydı.
Sorunumun ne olduğunu çözdüm geçen gün. Bir sonraki seansta psikiyatristimle bunu tartışmayı planlıyorum. Kısa süreli hafıza ve duygusal depo gündelik olayların, durumların ve duygulanımların toplandığı bir lavabo gibi diyelim ki. Gün içinde musluğu açarsın kısa bir elini yıkar geçersin ya mesela, ya da uzun uzun akıtırsın suyu traş olurken ya da diş fırçalarken... Bizim kısa süreli hafıza ya da duygusal depo da aynı şekilde çalışıyor mesela. Ama altta da bir gider var. O giderden akıp gidiyor bu duygulanımlar ya da anılar. Benim sanırım o gider tıkalı. Her şey birikiyor gün içinde akıp gitmiyor. Gece uyuyana kadar sıfırlayamıyorum kafayı hiç. O yüzden de kitaptan okuduğum soykırım hikayeleriyle seyrettiğim porno ya da Bodrum'u alan selle, öğle yemeğinde yediğim kabak dolmasının içindeki taş birbirine karışıyor sürekli. Olaylar, durumlar, görüntüler, haberleri -tam anlamıyla karşılamıyor ama başka kelime bulamadım- "resimleştirerek" hafızada tutuyorum. Çünkü onların etkilerinin devam etmesine izin versem çok karışacak ortalık, o kadar çok duygulanımı bir arada yaşamaya başlarım ki deliririm.

Bu neye sebep oluyor? Normalde birbiriyle birleşmeyecek şeyleri birbirine değdirebilmeme, onlardan bir örüngü yaratabilmeme. Bu bir yanıyla çok güzel bir şey. Sürekli üretebilmeni sağlıyor. Ama bir yandan da ürettiklerinin belli bir seviyede kalmasına sebep oluyor çünkü her yeni gün yeni bir örme işlemini getiriyor. Bir önceki günün örüngüleri sıkıcı hale gelmiş oluyor. Bir baltaya sap olamadan, bir kenara çiziktirilmiş iki not olarak, "daha sonra dönüp bakarım yea!" dosyasına kaldırılıyorlar. O dosyaya bakmıyor değilim. Bakıyorum, hem de sık sık. Ama oradan derli toplu bir ürün çıkarmam benim beklediğim kadar hızlı olmuyor. Tutunamıyorum çünkü.

Sonra gelsin konsantrasyon dağınıklıkları gelsin dapresyonlar.

Böyle işte

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!