Ana içeriğe atla

Fenerbahçe

Fenerbahçe ruhumuzun turnesol kağıdıdır. Bazen komşunun doğumgünü pastasına göz koyarız. Alırız da acımadan. Bazen ilk kez çıkma teklif edecek çocuk gibiyizdir. Dilimizin ucuna kadar gelir söyleyeceklerimiz ama bir türlü çıkmaz, kaybederiz kızı. İşte bu yüzden severiz sarıyı

Fenerbahçe aynadaki yansımamızdır. Ne kadar güçlü durmaya çalışırsak o kadar çok çıkarır falsolarımızı öne. Bazen de en pespaye halimizde bile bir fiyaka gösterir. "Ulan olsun be, bu da yeter be!" dedirtir ama içimizden, fısıltıyla. İşte bu yüzden severiz laciverdi

Fenerbahçe çarşaf gibi denizde savrulan sarı teknemizdir. Yelkenleri açarız, rüzgar alıp denge bulmak için, demir atarız dibin dibine, bazen de son sürat yararız lacivert suları. Ama hiçbiri kar etmez, o savrulma hali bir türlü gitmez, en sonunda anlarız. Savrulan tekne değil, savrulan biziz. İşte bu yüzden severiz sarı laciverdi

Fenerbahçe sırtımızı dönemediğimiz yavuklumuzdur. Çok güzeldir, endamı dünyaya bedeldir, gururla taşırız göğsümüzde fotoğrafını. Neşemize neşe katar, üstümüze üstümüze geldiğinde hayat, onun sayesinde rahat bir nefes alırız. Ona gönül vermenin hayatımızın en anlamlı işi olduğunu düşündürtür bize. Ama gözümüzü kırpmadan yarı yolda bırakıverir bizi. Güvenimizi boşa çıkarır. Acıtır içimizi. Biz kimleri bir kalemde silip attık, ama ne yaparsa yapsın onu terkedip gidemeyiz. İşte bu yüzden severiz sarıyı

Fenerbahçe peşine takıldığımız cengaverdir. Öyle bir koşar, öyle hızlı devirir ki engelleri peşinden yetişemeyiz bazen. Ama durdu mu da tam durur. El kadar çocuktan dayak yer, sesini çıkarmaz. Asla yere düşmez lakin iki ayağının üstüne de doğrulamaz. İşte bu yüzden severiz laciverdi

Fenerbahçe ruhumuzun bahçesindeki fenerdir. O bahçenin çiçeklerini yansıtır karanlığa. Renkleri her zaman cıvıl cıvıl, her zaman parlak da değildir üstelik. Fenerbahçe korkak, cesur, cahil, hakim ve çocuktur. Güçlü, zayıf, coşkun, bıkkın ve kahramandır. İşte bu yüzden severiz sarı laciverdi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!