Ana içeriğe atla

Bir Bilim Kurgu Denemesi

Genç adam gecenin oldukça geç bir saati olmasına aldırmadan bankamatiğin önünde durdu. O kadar yorgundu ki hırsızdan uğursuzdan korkmaya bile mecali yoktu. Bir an önce taksi parası verecek kadar para çekmek ve evine gitmekten başka bir şey düşünmüyordu.

2037 yılının soğuk bir sonbahar akşamıydı yaşanan. Taksiler artık kendi kendilerini sürmekteydi. Elbette ki Türkler tarafından icat edilmemişlerdi. Fakat yazılımın içine konan bir yama sayesinde “Karşıya geçicem gündüz tarifesi açar mısın abi?” sorusuna cevap verebiliyorlardı. Bu cevap her zaman evet olmuyordu o ayrı.

Genç adam bunları düşünerek kartını makineye sokmuştu. Makineden gelen hem seksi hem anaç kadın sesiyle kendisine geldi.
“Dünyanın yerel bankası Eyc-es-bi-si’ye hoş geldiniz Gökhan Bey. Lütfen dört haneli şifrenizi aklınızdan geçiriniz”.
Genç adam bir an durdu, o kadar yorgundu ki şifresini hatırlayamıyordu. İçinden bir sürü olası şifre geçirmeye başladı.
“8933, 3922, 1212, 5794… hay .mına koyim neydi bu şifre ya!”
Bankamatiğin ses tonu minibüs şoförü-tribünde maç seyreden adama dönüverdi anında.
“Lütfen küfürlü düşünmeyelim arkadaşım! Burda aile var!”
Genç adam hemen özür diledi. Çok yorgun olduğunu söyledi, o yüzden o küfür geçmişti aklından. Normalde küfreden bir insan olmadığını anlatıyordu ki bankamatikten gelen ses sözünü kesti. Şimdi de devlet dairesinde çalışan suratsız memure tonundan konuşuyordu
“Arkadaşım ben sana hayat hikayeni mi anlat dedim, hadi işimiz gücümüz var! Ne kadar istiyorsun”
“Pardon” dedi genç adam. “İkiyüz yeterli”
Hemen seksi tonuyla cevap verdi makine.
“İsteğinizi derhal işleme koyuyorum Gökhan Bey”
Saniyeler geçmek bilmiyordu. Genç adam saatine bakarken bankamatikten şirin ve seksi bir tonda cevap geldi
“Üzgünüm, size yardımcı olamayacağım. Minicik bir sorunumuz var, o kadar çekemiyorsunuz.”
Genç adamın hiç uğraşacak hali yoktu.
“Peki yüz olsun” dedi.
Hemen seksi tonuyla cevap verdi makine.
“İsteğinizi derhal işleme koyuyorum Gökhan Bey”
Bu sefer fazla bekletmeden cevabı verdi.
“Maalesef gene yardımcı olamıyorum”
Genç adam sinirlenmeye başlamıştı.
“Tamam elli ver yeter”
Gene seksi tonuyla cevap verdi makine
“İsteğinizi derhal işleme koyuyorum Gökhan Bey”. Birkaç saniye sonra aynı ses tonuyla ekledi.
“İsteğinizi gerçekleştireceğim Gökhan Bey. Bankamızın yeni güvenlik prosedürü gereği ekrana doğru üç defa üflemeniz gerekmektedir.”
Genç adam hiç düşünmeden ekrana doğru üç defa üfledi. Geriye doğru çekilirken bankamatiğin seksi kadın sesini duydu
“Ohhh taşaklarım serinledi”
Bankamatik kahkahalarla gülmeye başlamış, genç adam ise müthiş bozulmuştu. Hesabında hiç para olmadığını, daha birkaç saat önce kardeşinin bütün parayı çektiğini o anda hatırladı. Kartını geri verirken bankamatik hala söyleniyordu.
“Ulan adam olan adam önce bakiyesine bakar! Sen kim ikiyüz çekmek kim, kılkuyruk!”
Genç adam gece vakti makineyle makine olmamak için uzaklaşırken o hala arkasından bağırıyordu.
“Yürrüüüü! Anca gidersin!”
Genç adam yeteri kadar uzaklaştıktan sonra öfkeyle bağırır
“Ne pis bir makineymişsin be kardeşim! Allah cezanı versin ya!”
Bankamatiğin sesi, biraz sonra onu dövecek adam tonuna döndü,
“Gel lan buraya!” diye bağırdı öfkeyle
Genç adam çoktan olay mahallinden koşarak uzaklaşmıştı. Bir yandan da söyleniyordu.
“Dünyanın yerel bankaymış! .mına koyim böyle yerel bankanın! İstemiyorum ben böyle yerel banka!”
Arkasından bankamatiğin gür sesi geldi o sırada
“Lan sen hala konuşuyo musun!”
Genç adam topukları götüne vurarak koşmaya başladı, gecenin karanlığında kayboldu.

Yorumlar

Borsalino dedi ki…
Her zaman dediğim gibi, bu yazılarını heba etme blog sitelerinde :) Söylüyorum sana, bu metinleri biri aşıracak, ondan sonra işin yoksa mahkemelerde sürün. Biliyosun uzaylılar benim bir hikayemi çalıp "Azınlık Raporu" adı altında film yaptılar. Aynısı senin de başına gelirse görürsün.
gregor samsa dedi ki…
ben şahidim gökhan yazdı.
Gökhan dedi ki…
Evet şahidim var allah için! Ayrıca bir yerde kullanırlarsa filan direkman açıyorum 50 milyarlık davayı, örnekleri var halihazırda yaşanan

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!