Twitter’a gerek yok benim blogum da aynı işlevi görüyor. Özellikle sabahları kafamda uçuşanları not almayı bir akıl edebilsem yetecek de artacak bile aslında.
Birkaç gün önce 35’e girdim. Yani artık 34 yaşındayım. İnanamıyorum. Aslında bu inanama süreci 30’dan beri devam ediyor. İnanamıyorum 30 oldum. İnanamıyorum 31… 32… Sanırım 40’a girdiğim zaman da şaka yapıyosunuz di mi ben 40 olmamışımdır dönemi yaşamaya başlayacağım. Öldüğümde de yüzümde şoke olmuş bir ifade olacak herhalde. Nasıl ya! Ben öldüm mü şimdi?!
Bu yaşla barışamama durumumun temelinde ne olduğunu biliyorum sanırım. Hiçbir zaman büyümek istemiyor olmam. Çünkü büyüdüm mü çok büyüyorum ben. Babam uzun bir süre için yurtdışına giderken bana yazdığı mektubunda “Artık evin erkeği sensin” dediğinde 9 yaşında filandım. Bir anda on yaş filan atmıştım. 9 yaşında zaten 19 oldun mu gerisi de pis geliyor. Tecrübeyle sabit. O zaman insanın içinde köşeye sıkışmış bir çocuk kalıyor, hiç büyümüyor ve sürekli dürtüyor. “Ne zaman oyun oynıycaz?” Garip bir tahterevallinin üstündeyim, bir yanda yaşlı halim bir yanda çocuk, kim ağır basarsa ben de o tarafa kayıyorum.
Ben neden bu işi yapıyorum? Aslında önemli bir nedeni de bu. Her gün çalışmak zorunda değilim sözde, ama 24 saat iş düşünebiliyorum. Uçan sinekten bile hikaye çıkarmaya uğraşırken buluyorum kendimi. Bazen kendi kendime “keşke mesaili bir işte çalışsaydım” diyorum. Çıkınca kontağı kapatıp kendi dünyana geçiyorsun. Ama bir yandan biliyorum ki ben orada da kontağı kolay kolay kapatamazdım. Ödev seviyorum çünkü ben. Çalışkanım, hırslıyım, sorumluluk sahibiyim ve zekiyim. Bütün bunlar bir araya gelince de ortaya kendini dibine kadar sömürtmeye hazır ve nazır bir adam çıkıyor. Ama bir gün o adamın da içinden Alien çıkar gibi Harley-Davidsonlu biri çıkacak. Ben buna yakın benzetmelerle yıllardır söylerim bu lafı. Neredeyse 10 yıldır. Ama o Harley’in motor seslerini, hiç bu kadar yakında duymamıştım. Babam ruhen köksüz, duygusal olarak serseriydi. İçimde bir yerlerden sesleniyor bana. Yap. Düşünme. Yap. Her şey çok güzel olacak.
Birkaç gün önce 35’e girdim. Yani artık 34 yaşındayım. İnanamıyorum. Aslında bu inanama süreci 30’dan beri devam ediyor. İnanamıyorum 30 oldum. İnanamıyorum 31… 32… Sanırım 40’a girdiğim zaman da şaka yapıyosunuz di mi ben 40 olmamışımdır dönemi yaşamaya başlayacağım. Öldüğümde de yüzümde şoke olmuş bir ifade olacak herhalde. Nasıl ya! Ben öldüm mü şimdi?!
Bu yaşla barışamama durumumun temelinde ne olduğunu biliyorum sanırım. Hiçbir zaman büyümek istemiyor olmam. Çünkü büyüdüm mü çok büyüyorum ben. Babam uzun bir süre için yurtdışına giderken bana yazdığı mektubunda “Artık evin erkeği sensin” dediğinde 9 yaşında filandım. Bir anda on yaş filan atmıştım. 9 yaşında zaten 19 oldun mu gerisi de pis geliyor. Tecrübeyle sabit. O zaman insanın içinde köşeye sıkışmış bir çocuk kalıyor, hiç büyümüyor ve sürekli dürtüyor. “Ne zaman oyun oynıycaz?” Garip bir tahterevallinin üstündeyim, bir yanda yaşlı halim bir yanda çocuk, kim ağır basarsa ben de o tarafa kayıyorum.
Ben neden bu işi yapıyorum? Aslında önemli bir nedeni de bu. Her gün çalışmak zorunda değilim sözde, ama 24 saat iş düşünebiliyorum. Uçan sinekten bile hikaye çıkarmaya uğraşırken buluyorum kendimi. Bazen kendi kendime “keşke mesaili bir işte çalışsaydım” diyorum. Çıkınca kontağı kapatıp kendi dünyana geçiyorsun. Ama bir yandan biliyorum ki ben orada da kontağı kolay kolay kapatamazdım. Ödev seviyorum çünkü ben. Çalışkanım, hırslıyım, sorumluluk sahibiyim ve zekiyim. Bütün bunlar bir araya gelince de ortaya kendini dibine kadar sömürtmeye hazır ve nazır bir adam çıkıyor. Ama bir gün o adamın da içinden Alien çıkar gibi Harley-Davidsonlu biri çıkacak. Ben buna yakın benzetmelerle yıllardır söylerim bu lafı. Neredeyse 10 yıldır. Ama o Harley’in motor seslerini, hiç bu kadar yakında duymamıştım. Babam ruhen köksüz, duygusal olarak serseriydi. İçimde bir yerlerden sesleniyor bana. Yap. Düşünme. Yap. Her şey çok güzel olacak.
Yorumlar
Ben sırt çantamı, fotoğraf makinamı, mini comp aldım. Haftaya pasaportlar da uzamaya gidiyorlar ve galiba hiç olmadığım kadar ciddiyim bu sefer :))
Gene de tabi aynı şeyden bahsetmiyor olsak da bir noktada uçları birbirine bağlanıyor.
Polente'nin oldukça uzuuun sürecek bir güney amerika planı var mügücüğüm, hedef orda kendine yakın bir ülke bulup devrim başlatmak ve devrim başlattığı ülkenin cheiye'si olmak :)