Ana içeriğe atla

Tekel İşçilerinin Direnişi ve Akacak Mecra Bulamayan Türk Aydını

Uzun yıllardan sonra ilk defa bir işçi eylemi Türkiye'nin gündeminde kendine yer edinmeyi başardı. Birilerine destek vermek için yanıp tutuşan sol görüşlü (bu tanımın ne kadar anlamı kaldıysa artık) aydın, bu sefer sadece facebook'ta değil sokakta da Tekel işçisine tam destek verdi.

Maya ayağını yardığı için veterinere gitmiştim. Saçlarının bir kısmı mor olan, akademisyen olduğunu tahmin ettiğim 50'lerinde bir kadın, Saçlarının bir kısmı mor olmayan, akademisyen olduğunu tahmin ettiğim 50'lerinde bir kadın, gurur içinde İstiklal caddesinde eylemciler için nasıl para topladıklarından bahsediyordu. Gençler hiç para vermemiş, orta yaşlılar biraz, en çok onların yaşlarındakilerden para toplamışlar. Keyiflerini yerindeydi. İyi bir amaca hizmet ettiklerini düşündükleri için değil ama. Bu eylem üzerinden kendi kendilerine nemalanabildikleri, küçük de olsa bir gurur duyabildikleri, veterinere getirdikleri kedileri tedavi edilirken ya da biraz sonra gidecekleri Cihangir kahvesinde tanıdıkları, arkadaşları arasında eyleme destek olmanın memnuniyetini paylaşabildikleri için.

"Tekel işçilerinin eylemine destek verdin mi?"

"Aaa vermez miyim canım! Elbette! Dernekte kendi aramızda para topladık, gönderdik"

Sonra da götümüzün üstüne oturduk, kitabımızı okurken bitki çayımızı içtik.

Ben de bu insanlarla aynı kategorideyim aslında. Ama eyleme destek vermek için facebook'ta gönderilen sitelere bile üye olmadım. Benim de içinde bulunduğum hareketsiz kalabalık, "kör tuttuğunu siker" hesabı, böyle basit bir hak arama eylemine bile ağır bir muhalefet, Tekel işçilerine de bizim verdiğimiz "destekle" iktidarı devirecek bir grup Bolşevik muamelesi yaptı, yapıyor. Akacak mecra bulamadığımız için oluyor bunların hepsi. Sanıyorum bir kaç gün içinde tekel işçileri belediyelerdeki yeni işlerinde istihdam edilecekler ve eylem bitecek. Onlar ekmeklerinin derdindeler aslında, daha fazlası değil.

"Destekçiler" yeniden bitki çaylarının ve kitaplarının başına dönecek. Gene hüzünlü, gene yalnız, gene kendisini boş hissederek, ayda yılda bir yüzünü gördüğü aşkını pencerelerin önünde dantel örerek bekleyen namuslu mahalle kızları gibi "destek" verilecek yeni bir şey olmasını, ne bileyim bir yazarın vurularak ölmesini filan, bekleyecek.

Yorumlar

merlin dedi ki…
insallah ben yanlis anlamissimdir da, bu yazi sadece bir oz elestiridir.
Gökhan dedi ki…
Bu yazı bir öz eleştiri değil. Bir eleştiri bile değil. Yazı sadece.
gregor samsa dedi ki…
bana bi gönderme mi var hacı?
"iktidarı devirecek bolşevik muamelesi" ilen.
varsa gönderme cevap yazıcam komünist manifesto tarzında :P
Adsız dedi ki…
aklima ne demisse guzel demis hegel abimizin su sozu geliyor bu durumlarda hep: "yirtik coraptansa yamali corap evladir; ozbilinc pek oyle degil"

(bu kissadan da hegelin ortamlarda yirtik coraplarla dolastigini anliyoruz... diye geyige sarmayacagim)

neysem efendim, dernekci teyzeler gibi yamamayalim kendimizi. birakalim yirtik kalsin bilincimiz... ama muslum babanin sorusunu sormak isterim hegele: "nereye kadarr? olmadi yarrr"

bir tost bir ayran
Gökhan dedi ki…
bir tost, üstüne de bir ayrancığım sana, hegel dayıya ve müslüm babaya aynen katılıyorum, parti kurunca Barcelona il başkanı yapacağım seni! :))))
Unknown dedi ki…
yaklaşik olarak on beş yirmi yıl önce senin bu baahsettiklerini şöyle özetliyordum.işçiler grev yapıyor sabah kahvaltısında havyar bulundurma grevi.gündelik yaşam standdartları ile ilgili duydukları kaygı daha fazlası yok.usta istersen benim kurmuş olduğum çevre örgütüne üye olabilirsin.S.S.K.D DERNEK İLE İLGİLİ TANITIM BLOĞUMDA MEVCUT

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!