Geçen gün zevcem, ben, Müge Wöçistışayr yürüyoruz. Zevcem de sağolsun benim gibi hasta Fenerli bir insandır. Geçen sene kombinesini almış, benimle her maça gelmişti. İkimiz de, dede sağolsun, bol bol kahrolmuştuk ama olsun. Neyse, Beşiktaş maçından bahsediyoruz. Bu sene kombine almadı ama Kadıköy'de Cincon maçını seyretmeye geldi. Beşiktaş maçına da gelecek. Maça gitmenin ne kadar eğlenceli bir şey olduğunu anlatıyor Müge'ye. Onu da davet etti maça. Müge de, adı üstünde Wöçistışayr'lı olduğu için aristokrat bir arkadaşımızdır, şöyle bir cevap verdi.
"Aman istemem! Maçta gol oluyo filan, tanımadığın insanlar sarılıyorlar. Ne o öyle!"
Eskaza maça gidecek olursa, Müge'nin yanına oturacak insanlara sesleniyorum. Yapmanız gerekenler:
X= m*64',16''*1.gol*Burberry's battaniyeyi düşürmeme açısı olan 13 derece-90 derece
Olarak hesaplayın. Saatte 4 deniz mili ortalama hızla yelkenleri açın ve yanaşma işlemine başlayın. Çok fazla yanaşmayın, eğer yanlış hızla sarılır ve Müge Wööçıstırşayr'a yapışırsanız içinden Müge Kasımpaşa çıkar ve şöyle bir uyarı sinyali alırsınız
"Eeeaah! Bu ne beah! Nikahına da al bari tam olsun!"
Sınava girecek arkadaşlara şimdiden başarılar dilerim
Not: Rüzgarın nerden geldiğine dikkat etmeyi unutmayın bütün hesaplamalarınızı mahveder.
"Aman istemem! Maçta gol oluyo filan, tanımadığın insanlar sarılıyorlar. Ne o öyle!"
Eskaza maça gidecek olursa, Müge'nin yanına oturacak insanlara sesleniyorum. Yapmanız gerekenler:
- CV'nizi unutmayın. Eğer üniversite mezunu değilseniz CV'yi değil kendinizi bile maça getirmeye kalkmayın.
- "Tiffany'de Kahvaltı" ya da "Soğukkanlılıkla" gelsin. Mümkünse İngilizce. Eğer enteresan bir resimli çocuk kitabı bulabiliyorsanız hepsinin yerine geçer.
- Termosta çay ve iki adet porselen fincan. Mümkünse yanında All butter short bread biscuits bulundurun.
- Pötikareli mümkünse Burberry's bir battaniye dizlere örtmek için, uzun şık bir baston, maçı izlerken ayağa kalkanları omuzuna bastırıp oturtmak için
- Bütün bunlardan sonra Müge sizi kaale almaya değer görüp iletişim kurarsa, ofsaytın, autun, kornerin ne olduğunu göstermek için bir adet beyaz tahta, kendi oyuncularınızı göstermek için sarı-lacivert, rakip oyuncuları göstermek için siyah beyaz mıknatıslar ve kalın uçlu tahta kalemi.
X= m*64',16''*1.gol*Burberry's battaniyeyi düşürmeme açısı olan 13 derece-90 derece
Olarak hesaplayın. Saatte 4 deniz mili ortalama hızla yelkenleri açın ve yanaşma işlemine başlayın. Çok fazla yanaşmayın, eğer yanlış hızla sarılır ve Müge Wööçıstırşayr'a yapışırsanız içinden Müge Kasımpaşa çıkar ve şöyle bir uyarı sinyali alırsınız
"Eeeaah! Bu ne beah! Nikahına da al bari tam olsun!"
Sınava girecek arkadaşlara şimdiden başarılar dilerim
Not: Rüzgarın nerden geldiğine dikkat etmeyi unutmayın bütün hesaplamalarınızı mahveder.
Yorumlar
Bendeki çeneyle size verilecek bir cevap elbetteki var; yalnız baktım uzun oldu, kendi köşemden yetiştirmeye karar verdim cevabınızı.
Enteresandır; Breakfast at Tiffany’s’i sevmem lakin In Cold Blood şahane bir tercih.
Beni yine çok doğru görmüşsün; zinhar seramik kullanmam, tercihimi her daim porselenden yanadır. Yalnız short bread ağır geliyor, yerine tuzlu olarak cucumber&butter sandwiches, tatlı olarak scones alayım.
Bir Burberry battaniye ise bütün bunların hepsinin yerine geçer, o da mümkünse classic Burberry check değil, Burberry Prorsum grey check olsun.
Baston fikrine ba-yıl-dım. Gerçekten bir bastonum olmasını istiyorum, neler neler yaparım o bastonla. Elbet bu konuda da bir tercihim var: Boris Palatnik’in kişiye özel tasarım bastonlarından istiyorum.
Maalesef tahtaya, marköre gerek yok. Zinhar kafam basmıyor şu futbol olayına, anlatmaya kalkan kişi nihayetinde sinirden o tahtayı yer.
İlla maça gideceksek, siz gençler deşarj olup eğlenirken (o da o müthiş takımınız o sefer yenilmiyorsa tabii) ben tercihen locada oturmak, viskimi yudumlamak isterim. Locada bir kalantor gol bahanesiyle sarılacak falan olursa da aynen dediğiniz gibi içimdeki Müge Kasımpaşa, Palatnik’le tanıştırıverir kendisini.
Bunları geç de, abicim cidden sevmiyorum yaa, yani ne olmuş, golse gol, bana niye sarılıyorlar anlamıyorum. Birlikte geldiğin yanındaki arkadaşına sarıl. Hoş değil, there is something called personal space yaaa, come on.