Ana içeriğe atla

Cenaze

Selanik'te ben
yirmi yıl önce ölmüş
on altı yaşında bir çocuk gördüm

ne de olsa

her yaşın ömrü bir yıl değil mi?

on altı yaşında bir çocuk
ayakları balçıklara batmış
kalbinde bir şaşkın coşku

"dünya ne güzel, şehrim ne güzel, deniz ne güzel, sevgilim ne güzel

demek ki bu kadar kolaymış her şey
demek ki boşuna çekmişim onca acıyı"

Hugo'yu düşünüyor.
Üstüne bol gelen Malboro pardüzonun cebinde
Dünyayı Değiştiren On Gün.
Tozlu bir tavanarasında değişmiş dünyası
on saniyelik bir öpücükle

gülümsüyor kendi kendine, deli

"her şey mümkün!
ayağımı vursam ikiye ayırırım denizi! yürüyerek geçerim karşıya!
yaparım evet!
seviyorum çünkü!
seviyorum ulan herkes duysun!
hem üstelik, ayrıca ve dahi
o da beni seviyor!
o da beni seviyor!"

yirmi yıl boyunca bavulumda taşıdığım
o kalbi büyük, kalbi delik, kalbi aşık çocuğu
bir gece Selaniğ'in Kordon'undan
boş bir arsaya bırakılan düşük cesedi gibi
kimseye göstermeden denize bıraktım

üstünde Malboro pardüzo,
cebinde Dünyayı Değiştiren On Gün,
aklında büyük adam olma hayalleri,
kulakları deniz suyuyla dolu,
dünya yok olana dek bakacak
Selaniğ'in göğüne

Selanik!
Ey Thesalloniki!
Adam ol!
Oğluma iyi bak...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!