Ana içeriğe atla
İzmirdeyim... doğmasam da büyüdüğüm evde... bir sürü şey yaşadığım... bizim evin mutfak penceresinden cadde görünür... önünde de masa durur... yemek orada yenir... pencereden görünen caddeden arabalar geçer... eskiden ben burada yaşarken, caddenin ortasında demir parmaklıklar vardı... sanırım geçen seneye kadar da durdu o parmaklıklar yerinde... ama artık çıkmış... yolun ortasında ufak bir kaldırım var... dün fark ettim kahve içerken... bir özgürlük duygusu var caddenin resminde... normalde öndeki iki apartmanın arasından görünen bir resimdir ama farklı... sonra çözdüm... parmaklıklar yok... resimde basit bir oynama bile duyguyu değiştirebiliyor. E pezevenkler derdiniz neydi bizimle! Kafkaesk bir bunaltının içine hapsettiniz bizi 20 yıl! Bak sinirlendim durup dururken... 

Yorumlar

Can dedi ki…
ne zamana adar izmir'de olacaksın merak ettim şimdi. :)
Gökhan dedi ki…
ben demiş idim ki bir saat daha burdayım can, sonra gider bu bünye istanbul'a demiştim bundan dört beş gün önce, yalnız çok seri iletişim sorunları yaşıyorum bu şerefsiz internette bugünlerde. sonuç olarak döndüm istanbula. ama İstanbul Blues Kumpanyası'nın çok güzel bir şarkısında da belirttiği gibi "İstanbul yere batsın döneceğim İzmir'e" :) Bu sefer gelir gelmez haber ediyorum

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!