yazmak beni durulaştırıyor. basit bir tweet atmaktan ya da bir sayfalık bir blog yazısı yazmaktan bahsetmiyorum. uzun süren bir yazma işine giriştiğim zaman iki şey oluyor. birincisi daha fazla ve daha farklı şeyler yazmak istiyorum, bir amaç ya da hedef dahilinde değil her zaman... ama sadece yazmak. ikincisi kendimle ilgili her şeyi daha net görmeye başlıyorum. beynimin flusunda kalan cümleler ya da düşünceler, adını koyamadığım, bir anda netleşiveriyor. ben çok kalabalık bir adamım ve bununla gurur duyuyorum. ama bu kadar kalabalık olmak beynimin içinde çok fazla ses demek aynı zamanda. o yüzden aynı anda üç insanla konuşup üçüne de laf yetiştirebiliyorum. bu duruluk hali sabahları olur bende. uyanmamla ilk sigaramı içmem arasında geçen zamanda. blog yazılarının fikirleri hep o dakikalarda çıkar mesela. bunlar kanılardır işte. yaratıcı fikirler değildir. duruluğun öne çıkardığı net cümlelerdir. şimdi, neredeyse iki haftadır durmadan yazdıktan sonra aynı duru görü haline ulaştığımı fark ediyorum. bazı cümleler taş gibi önüme düşüyor. başı sonu yok bu yazının böyle işte. Erkan Oğur "Mamoş"u söylüyor. ağlamak istiyorsanız birebirdir. ben ağlamak da istemiyorum, ağlamıyorum da an itibariyle. ama komik bir şey yazarken, göz yaşları birden hücum edebiliyor gözüme. kafam eskisi kadar karışık değil mi acaba? bilmiyorum.
bu arada neopren kumaşı Karaköy'deki zıpkın malzemesi satan dükkanlara sorun orada bulabilirsiniz. arayanlara diyorum size değil.
bu arada neopren kumaşı Karaköy'deki zıpkın malzemesi satan dükkanlara sorun orada bulabilirsiniz. arayanlara diyorum size değil.
Yorumlar