Ana içeriğe atla

Ah o aşa'da ben de olsaydım, uzak uçaklara ok atsaydım



Ben de aşağıdaki insanların arasında olup uçağa, ok olsun, mızrak olsun, daş olsun, boş malbora paketi olsun, ne bulduysam fırlatmak isterdim. "Sitirea burdan mına koduklarım! O medeniyet dediğiniz tek dişi kalmış canavarı getirmediğiniz bir bura mı kaldı lan yavşaklar! Sitirea!" diye bağıraraktan hem de. Çok uzak değil yakın bir gelecekte Amazon yeni traşlanmış kuku gibi dümdüz olacak, biz de bu arkadaşları çakma adidas şort giyip turistlerle fotoğraf çektirirken görecez. Ne acı be!

Bu arada zamanın dünyanın her yerinde aynı hızla aktığını düşünen arkadaşlara da bu fotoğrafa bir kere daha bakmalarını tavsiye ediyorum. Onların ÖSS, OKS, askerlik, evlilik, iş, ilişki, "Sex And The City'nin filmi de vasat çıktı" gibi dertleri yok. Bütün cinsel organları birbirine denk bir halde uçağa mızrak sallıyorlar. Yemin ediyorum çok fena canım çekti ya! Benim gibi düşünenler için Nazan Öncel'den gelsin o zaman!

Gidelim buralardaaaan, dayanamıyoruuuuum... gidelim buralardaaaan, unutamıyoruuuuum....


Yorumlar

özgün dedi ki…
ya işte benim anlamadığım, siz, ben ve diğerleri hepimiz "allah belanızı versin ulan ben gidiyorum. siz kalıp yiyin birbirinizi!" demek isterken niye kimse demiyor?
Gökhan dedi ki…
Bu aslında hayvan gibi bir yazının konusu olur. Şu anda o yazıyı yazmaya takadim var mı bilmiyorum. Ama bence temelde şu. Öyle bir düzenin içinde kendimize öyle bir düzen kurmuş durumdayız ki, başka türlü bir hayat mümkün mü sorusunu sormaktan bile kaçınıyoruz, değil ki onu yaşamaya cesaret edelim. Post-modern metal yorgunluğu. Artık etrafımızda başka türlü bir hayatın mümkün olduğunu gösteren bir SSCB yok mesela. Olsa da artık biz de onların o "başka" hayatın içinde neler yaşadığını biliyoruz. Sean Penne arabiata abimizin çektiği "İnto the Wild" filmi şu an itibariyle kitapçılarda DVD olarak satılıyor. Bir tetkik etmekte fayda var diyorum. "Allah belanızı versin ulan ben gidiyorum. siz kalıp yiyin birbirinizi!" diyen bir adamın hikayesi tam da
özgün dedi ki…
aylar önce izlemiştim o filmi.. pek güzel dağılmıştım, kısa süreli bi felç geçirmiştim.. (bu arada izlemediysen ben de "sans toit ni loi"yı öneririm benzer konulu.. "into the wild" kadar olmasa da)
ya bu arada, sorumun cevabı aslında yazında var. kimse "ben gidiyorum" diyemiyor çünkü gidecek yer yok :) kaçıp amazonlarda bile taş sopa okla filan yaşıyamıyoruz. bi de entel olduk ki, kitapsız filmsiz hayatta duramıyoruz. (amazonlara adsl götürelim)
"is there liiiiife on maaaaaaaarrs?" yani.. ya da ay'a taşınalım bakalım ne oluyor..
yok delircem hakkaten. komün bakıyorum kendime :p ama bu sefer de "güvenememe" sorunu çıkıyor..
neyse sustum :)
Gökhan dedi ki…
komün bakıyorum kendime lafına çok güldüm. Uygun bir tane bulursan bana da haber ver. benim de hayalim bir yelkenli tekne alıp onunla dünyayı dolaşmak, çok gıpta ediyorum o hayvan insanlara, al medeniyetini allahaşkına sok gözüne gözüneee demenin bir başka biçimi benim için o.

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!