Ana içeriğe atla

Leyleği havada gördüm ben

Ukalalık olsun diye değil ama yıllardır hayalini kurduğum bir şey olduğu için yazıyorum bunu, kendime not olarak.
Dün sabah Viyana'da uyandım. Öğlen Güney Macaristan'da Heviz'deydim, akşam Budapeşte'deydim, gece İstanbul'daydım. Bugün sabah İzmir'deydim, şimdi Sakız Adası'nda önümdeki Kordonboyu'ndan geçen insanları seyrediyorum. Ben böyle yaşamayacaksam öleyim daha iyi zaten.
Viyana hakkındaki izlenimlerimi önümüzdeki günlerde yazacağım. Bir tek şey söyleyebilirim şimdilik. Viyana'ya gidiniz. Mutlaka gidiniz. Üzgünüm Polente :)

Yorumlar

polente dedi ki…
Biliyordum, sırf o birbirinden nefis kahveleri sebebiyle bile es geçemeyeceğimi bilmeme karşın gene de bir minik bir ümit yeşertmiş idim.

Ah ah Gökhan abi o leylek ve ben uzun zaman önce küstük sanırım, hayatımı salak bir ikigen içine tıkıştırdım gitti. Malumunuz ekmek parası, ekmekten fazlasına da yetmiyor zati.
Aman diyeyim böyle yaşamazsam ölürdüm demeden önce çok tikkat etmek gerek ben de öyle diyordum şimdi bakınız halime. Hem giden var gidemeyen var canım, bi taraflarım şişiyor reja edeceğim.
Adsız dedi ki…
Ya ben başka birşeyi merak ettim. Şimdi sayfanın sağında altında cebiz yazan bir fotograf var ya, kim o kuzum? Sen misin? Bağlara bahçelere vermiştin kendini bir ara da, lahanalardan süne zararlısı mı ayıklıyordun? Derhal o fotoğrafın açıklamasını istiyorum!
Ayrıca Kızım'ı çok özledim ben yaaa. Bir de size Ikea'dan köpek pisliği torbası aldım. Şükredin Ikea kek kalıbı almadım. Bu arada Borsalino'ya söyle dedikodu var dedikodu! :)
Panda dedi ki…
maaşallah maaşallah nasıl bir gezme programıdır öyle :)..
SEVALYANGOZ dedi ki…
iyi kotu bircok yer gezdim.ama viyana da hissettiklerimi hissetmedim.ben ki turk kahvesi disinda kahve icmem .
kartnerde ;eurostar kafade piyano esliginde bir melange a hayir diyemem. viyana gibisi yok:)
Gökhan dedi ki…
Polentecan yapacak bir şey yok gitmek lazım görmek lazım Viyana'yı. Bu sefer de çok fena depreşti benim kaçıp gitme hayallerim, başka bir hayat mümkün. Mümkün olmak zorunda ben bunu bilmeden de yaşayamam yav!

Mügecim cebiz adını verdiğim o fotoğraf bundan üç sene önce ananemgilin yaylasına ceviz toplamaya gittiğimiz zaman çekilmişti. Bir toplama kampı disipliniyle kilolarca ceviz toplamıştık sabahtan akşama, canımız çıkmıştı, o günlerden bir fotodur o. Bu arada ben de kızımı çok özledim. Hatta Maya'yı bile çok özledim böhü...

Nes, yıllarca pasaportu olup parası olmayan, sonra da parası olup pasaportu olmayan bir insan olarak yaşadıktan sonra en sonunda ikisini birleştirebildim ve verdim kendimi yollara. Elimden geldiğince fink atıyorum dünyanın etrafında.

Sevalyangoz, melange güzeldi, yanında peynirli strudelle daha da güzeldi, sokaktan geçen güzel kızlara bakarak ve sigarayla daha da güzeldi

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!