Ana içeriğe atla

Hürriyet'in İnternet Sayfası

Ayhan Sicimoğlu'nun deyimiyle "Hastasıyım"
Fatih Çekirge'nin girdiği yerde ot bitmezmiş. Sabah uyanıyorum memlekette dünyada neler olup bitmiş öğrenmek için. İlk sayfada şöyle bir haberle karşılaşabiliyor insan.

"Şok! Amerika'nın bir atom bombası kayıp!"

Anam n'oluyor! El Kaide filan mı kaçırdı acaba, dur hemen tıklayayım da bakayım ahvalimiz ne olacakmış! Tıklıyoruz ve ne çıkıyor karşımıza. Hadise 40 yıl önce Grönland'da olmuş. Ce-eeee.

Ya da misal şöyle bir haber. " Şok! Recep Tayyip Erdoğan'ın Ayağını Kaydırdılar!"

Anam darbe mi oldu! Açıyorsun haberi, Malatya Gezisinde Recep Tayyip yöresel ayak kaydırmaca oyununu oynadı. Ayağını kaydırdılar.

Bir de şu var. Ana sayfada üç cümlelik bir haber var mesela. Bıdı bıdı vıdı vıdı.... haberin devamını okumak için tıklayınız. Tıklıyorsun, yeni açılan sayfada aynı üç cümle ve altında bir tıklama yeri daha. Ulan ben bunu okudum ve tıkladım zaten! Beni neden bir kısır döngünün içine sokuyorsun ki. Bu yeni "tıklayınız"ın arkasından da açtığım sayfada, aynı haber, aynı üç cümle ve tıklayınız'la karşılaşmaktan korkuyorum sevgili Hürriyet'in internet sayfası!

Bir kaç ay önce şöyle bir haber çıkıyor ondan sonra. "Hürriyet'in internet sitesi Avrupa'nın en çok gezilen haber sitesi oldu, Bild'i bile geçtik a.q.!" İyi de güzelim sen böyle yaparsan herkeşleri geçersin kantitede, bu bana ne getiriyor sinirden başka.

Açarım anasını satıyim New York Times'inkini bakarım dünyada ne oluyor ne olmuyor. Çünkü zaten bizim gazetelere göre içinde Türk kelimesi geçmeyen hiçbir şey dünyada olmuyor.

"Türk Kızı Almanya'yı sarstı!" Nasıl? BBG evinde g.tünü göstererek. Valla. Gözümüzle gördük!
"Türk Oğlanı Amerika'yı sallıyor!" Nasıl? S.A.T.'de ilk ona girdi. Hocaları biz böyle öğrenci görmedik dediler.

Gerisi bizi ilgilendirmez, gerisi hava civa. Bu Hürriyet'e ben komple bayılıyorum aslında. Sadece internet sayfasıyla değil, komple, gazete, marka olarak.

Yorumlar

Borsalino dedi ki…
Bir de bunların gerçekten Türk olmayanları da var. Şöyle ki, Almanya'da doğmuş, büyümüş, üç kuşaktır Türkiye'ye gelmemiş, ana dili Almanca olan kişileri, TÜRRRKK kızı ya da oğlu şeklinde tanıtmak. Ya sen ne verdin bu insanlara, neyini destekledin? Madalya mı almış yüzmede, senin havuzunda mı yüzdü? Yoo, senin antrenörün mü yetiştirdi? Hayır. E oha, demezler mi o zaman adama? Fransa'da üretilen portakalı, burdaki portakal ağacına uhuyla yapıştır, o da Türk portakalı olur yani, var mı böyle bir olay?

Ha, bir de modacı, aktör, yönetmen filan var, onları da TÜRRRK diye yazıp çiziyorlar, o daha da komik. Bakınız, Fatih Akın, Ferzan Özpetek, Hüseyin Çağlayan, Rıfat Özbek ve daha niceleri...Ulan adam kendisini bu ülkeden kurtarıp gittiği için bir yerlere gelmiş, bir rahat bırakın be! Bir rahat bırakın!
Gökhan dedi ki…
gidecen de yolunu yapıyon de miii. yemezler
:)
Adsız dedi ki…
Bugünkü nüshasında sana unazehir zemberek bir cevap vermiş hürriyet.
Muğlak kılmak için de, Blog yerine Babıali yazmışlar. Haberin olsun.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10346209.asp?gid=229
Gökhan dedi ki…
hahaha gördüm okudum tenzi ve tefsi ve tanzim ediyorum kendilerini. Biz kimsenin uşağı değiliz! kabımıza kim yemek koyarsa koysun biz onun içine sıçarız kardeşim!
(Kusura bakmayın sayın okurlar böyle bir şey yazmayacaktım ama son zamanlarda çok saldırıyor bu şerefsizler o bakımdan)hahahahahahahahahaha

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!