Ana içeriğe atla

Yaran diyaloglar serisi-3

Sevdiceğim yakında evlenecek bir arkadaşa nikahtaki önemli masraflardan bir tanesinin de kuaför olduğunu anlatıyor:

"Ya aslında bir şey yok gelin KAFASI yapmakta. Hiçbir şey söylemeden gir, topuz yaptırıcam de, evde de duvağı kendin takarsın, işte sana gelin KAFASI!"

Yüzyılların geleneği "Gelin Başı"nı, "Gelin Kafası" olarak telafuz ederek beni önce bir süre "ulan gelin kafası diye bir kafa mı var? Takla olmak gibi mi acaba " diye düşündürttükten sonra evlenme, gelin olma, nikah gibi mevhumlara ne kadar uzak bir sevdicek aldığımı gösteren sevdiceğime teşekkürü bir borç bilirim

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Hahahahaha, yarıldım burda resmen!
Gökhan dedi ki…
valla böyle dedi!
kromatofor dedi ki…
Yıllarını kuaförlük mesleğine adayıp, gelin kafalarını gelin başlarına dönüştüren o mucize ellere buradan bin selam diyorum. Ve gelinlere kendini adamış kuaförceğizlerin ve onların evlatlarının cebine girecek üç kuruşu çok gören zihniyeti kınıyorum.

İşin aslı bunu yapan çok sayıda insan vardır. Kuaförler genelde bunu anlar ve iyi olanları gelini ikna ederek o duvağı getirtir dükkana :)
Adsız dedi ki…
Atasay'ın bu kuaför goygoyculuğu insana ailesinde gerektiğinde gelini ikna ederek dükkana duvak getirtebilen bir kuaför olduğunu düşündürüyor.
Gökhan dedi ki…
Tebrik ediyorum efenim karakter tahlilinizde başarılısınız. Bizimle çalışmak ister misiniz? İmza Bambi Tostçusu
kromatofor dedi ki…
Annem olur kendileri. Ayrıntılı bilgi için bakınız Borsalino.

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!