Ana içeriğe atla

1071

Nihat Doğan bu ülkenin önemli renklerinden birisi. İçinde yaşadığımız savrulmanın ete kemiğe bürünmüş hali o. Onunla aynı coğrafyada yaşıyor olmak o kadar güzel ki. İnsanı, tam bir şeyleri yerli yerine oturttuğuna, hala bulanık da olsa suyun içindeki katmanları görmeye başladığına inandığı sırada can evinden öyle bir vuruyor ki eldeki bütün veriler bir anda anlamsızlaşıyor. “Beni kategorize etme, benle oynama, yaftayı yapıştırıp, bana isim koyma” diye bağırıyor memleket. Nihat Doğan diye bir adam yaşıyor lan burda! Sen ne konuşuyosun daha!


1071 adında ağır politik bir şarkı yapmış Nihat Doğan. Albümün çıkış parçası olmasından son anda vazgeçilmiş . “Genelde Türkiye coğrafyasında her yerde dinlenebilecek, club ve barlarda çalınabilecek şarkılar olmasına özen gösterdim. Hem sosyal mesajlar veren hem de Anadolu insanının yıllardır dilinde olan şarkıları bir araya getirdik.” diyor (Kaynak götüm değil, aha da burası) Bir tokat gibi çarpıyor düşüncelerini yüzümüze, silkinip kendimize gelmemiz için. Fizy’den rahatlıkla bulabilirsiniz. Girişi grup Yorum’un eski altyapılarına benziyor, üstüne tarihten bir alıntı yapıyor büyük Türk düşünür-sanatçısı. Amaç tarih bilgilerimizi yeni nesillere aktarmak. Sonra birden tekno altyapılı bir halay başlıyor, zurnanın kıvraklığından faydalanarak burada mesajının Kürtçe kısımını veriyor üstat. Hem eğlendiriyor hem de düşündürüyor bu kısımda. Sonra İsmail Y.K. tarzı bir rap giriyor, yavaş yavaş yükseliyor, sonra “Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.” sloganı önce zurnayla ikinci tekrarda ise incelikli bir ritm gitar dalgasıyla destekliyor. Daha sonra felsefesinin derinliklerine inerek Ak ak ak akakakakakakakakakak günlere açılım istiyor sanatçı. Arada Mustafa Kemal referansını kullanmayı da ihmal etmiyor. Müziğin bir mesajın geniş halk kitlelerine iletilmesindeki önemini politize olduktan sonra daha da iyi anlayan Doğan’ı önümüzdeki yıllarda ceylan derisi koltuklarda otururken görmek en büyük dileğimiz. Şimdi yazıya biraz ara verip hep birlikte 1071’in sözlerine bir göz atalım.

Yıl 1071, Selçuklu Sultanı Alparslan, Romen Diyojen’e karşı cihat ilan etmiştir. Bu cihat çağrısına kendileri gibi Müslüman olan Kürt devleti Mervani’ler 10.000 atlıyla destek vermişlerdir. Bugün Kürt ve Türklerin kardeşliğini sorgulayanlara duyurulur. Kürt ve Türkler Allah’ın davası için bir araya gelmiş, Kürt ve Türklerin nikahını Allah kıymıştır. Allah’ın yazdığını kullar silemez, Allah’ın yazdığını kullar silemez, Allah’ın yazdığını kullar silemez …

Zer Mircan IRO IRO

Dik wan da diki nivro

Ro li me bu sed u si ro

Zer Mircan Mircan Mircan

Zer Mircan nal gerdeni

Zer Mircan işev isev

Dik wan da dike nive sev

Sev li me bu sed u si sev

Bu ne şiddet, bu ne hiddet,

Ne bu hiddet öfke nefret bu kavga,

Muhalefet her şeye herkesle savaşta,

Sanki dedi Mustafa Kemal, yurtta savaş cihanda savaş,

Antep’i Gazi, Maraş’ı Kahraman, Urfa’yı Şanlı kim yaptı söyle

Çanakkale destanını kim yazdı söyle,

Önce Allah, sonra bayrak, ırkçılığa tövbe, tövbe …

Irkçılık en büyük günahtır günah

Bunu yasakladı ya Resulallah

Milliyetçisi ne onun, ne bunun milliyetçisi,

Allah katında makbul Muhammed ümmetçisi

Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.

Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.

Analar ağlamasın, yürekler sızlamasın,

Barış gelsin ülkemize, fidanlar kırılmasın,

Barışı sağlayacak iman olur iman, bir elimde kuran, kulağımda ezan

İnsanlara zulmetmeyin, zulüm evi viran olur hatta Kabe olsa,

Bu barış gelecek bedeli ölüm olsa, bedeli ölüm olsa …

Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.

Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.

Kardeşlerin arasına fitne fesat sokmayın,

Allah’ın yazdığını bozmaya kalkışmayın

Kıyamete kadardır bizim kardeşliğimiz,

Bizi bize bağlayan, çimentomuz dinimiz.

Açılım Açılım istiyoruz Açılım, kapatalım karaları ak günlere Açılım

Ak ak ak ak ak ak ak günlere Açılım

Açılım Açılım demokrasi icin Açılım, Özgürlük İçin Açılım, Açılım kardeşlik için, barış için Açılım, inanç özgürlüğüne Açılım, düşünce özgürlüğüne Açılım muasır medeniyetlere Açılım, Açılım, Açılım, Açılım…

Türk’ü, Kürd’ü, Rum’u, Ermeni, Azerbeycanli

Bırakalım bu kavgaları sıklaştıralım halayı

Haydi hep beraber halaya, come on everbody halaya

Halaya, halaya, halaya …

Zer Mircan Mircan Mircan

Zer Mircan nal gerdeni

Zer Mircan işev isev

Dik wan da dike nive sev

Sev li me bu sed u si sev vesaire vesaire vesaire…



“Kırdın kalbimi şangııırt!” adlı şarkısıyla hayatımıza giren Doğan felsefesi ve mesajını gün geçtikçe geliştirdi. “Bu vatanın kedisine bile aşığız, köpeğine bile aşığız. Benim koyunum bile Avrupa’nın koyunundan farklı bakıyor” diyerek vatan/millet aşkını tüyler ürperten bir içtenlikle sergileyen Doğan, aşkla ilgili görüşleri sorulduğunda ise vatanını her şeyin önünde tutmayı görev edinmiş bir Türk aydınının sorumluluk duygusuyla hareket ettiğini “Aşık olmak istiyorum. Ama şu an hayattaki önceliklerim farklı. Allah, bayrak, millet ve anneme olan aşkımda sıkıntı yoksa, aşka kendimi verebiliyorum. Ülke bu haldeyken ilişki yaşamak ikinci planda benim için.” (Kaynak a.g.e.) sözleriyle ne kadar da açık ve net anlatıyor.

Öte yandan zaten aşkın, daha doğrusu ona duyulacak aşkın zor olduğunu da belirtmeden geçmiyor. “Doğrularının arkasında sonuna kadar duran biriyim. Zor olmama rağmen nimetleri de fazla bir adamım ama... şimdiye kadar beraber olduğum insanlar, benden fazlasıyla faydalandılar. Benim bir sözüm vardır: Kim bizim yanımıza gelirse, bizim ışığımızla aydınlanır, kim bizi kaybederse karanlıklara boğulur... “ (kaynak a.g.e.)

Bu yazıyı yazdıktan sonra ilk işim evde Türkiye’yi çözümlemeye çalışan ne kadar kitap varsa hepsini yakmak olacak. Yerasimos, Avcıoğlu, Küçük, Tunçay, Ortaylı ve daha niceleri kötümü yesin. Hanginiz bu kadar derin ve basit anlatabildi lan derdini bugüne kadar. Halayı sıkıştırmakla halledilebilecek bir mesele üstüne sayfalarca gevezelik! Bugün bir Jet-Skici Cübbeli Ahmet Hoca olsun, bir Nihat Doğan Hoca bir Reha Muhtar olsun bu değerler varken, yaşıyorken ve yaşatılıyorken neyin çözümlemesinden bahsediyorsunuz allaşkına.

Hayatımıza renk katan bu insanlara gözümüz gibi bakmamız gerekiyor. Onların olmadığı bir Türkiye fena halde renksiz bir yer olurdu. İyi ki varsın Nihat Doğan.


Yorumlar

Adsız dedi ki…
Daha Perşembe akşamı Hande Akı ile uzun uzun konuştuk; Nihat Doğan'ı çaya çağırmak ve kendisi ile uzun uzun sohbet etmek istiyoruz.
sarya dedi ki…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
sarya dedi ki…
fatih aksoyun 'ağca televizyon starı olabilir, bu dans yarışmasında olmasında bir mahsur yok' dediği bir ülkede nihatın yaptıkları sanki daha bir masum kalıyor.

Ne nihatın haline gülebiliyorum ne de fatihin dediklerine üzülebiliyorum. naapcağımı şaşırdım!..
Gökhan dedi ki…
Müge, Nihat Genç bir kişi değil ki çaya çağırasın. O bir state of mind. Biz bütün Türkiyelilerin beyin dalgaları zamanın belli bir noktasında çakıştı ve Nihat Doğan diye birini yarattık.

Sarya, Fatih Aksoy da bu ülkenin bir rengidir. Biz de asit atmış hippiler gibi bu renk cümbüşüne bakıp duranlarız :)
Vladimir dedi ki…
Bu halkta bu salaklık oldukça bu şarkı da satar o göt de ceylan derisine oturur günün birinde. Bravo valla.

Seda Sayan'ın sondan bir önceki küs barış ver verme şeysi değil miydi bu?
Gökhan dedi ki…
Öyle demeyiniz Vladimir. Halkımız neyi ne zaman ciddiye alacağını neye ne zaman gülüp geçeceğini bilir. Yalnız o değil de Nihat Doğan vekil seçilirse cidden göt olurum ha!
Gökhan dedi ki…
what? :)
cebimdekimatara dedi ki…
canlı yorumunu merakla bekliyorum:)
Gökhan dedi ki…
bu destansı parçayı canlı söyleyebilsin, alnından öperim ben onun!

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!