Ana içeriğe atla

lhasa de sela öldü.



bugün hiç iyi başlamadı. bu yazıyı gözlerim dolu yazıyorum. Meylimi düşürdüğüm üç güzelden ikincisi de gitmiş. bugün haberim oldu. Lhasa de Sela 1 Ocak 2010 akşamı 21 aydır mücadele ettiği göğüs kanserine yenik düşmüş. 1972 doğumlu. benden üç yaş büyük sadece. ben hala doğru düzgün bir ürün verememiş olmanın acısıyla başlarken her güne, o kısa ömrüne, hayatım boyunca dinleyeceğim üç tane taş gibi albüm sığdırdı ve gitti.

niye o? aha elinin altında 6 milyar insan var, çoğu gereksiz. niye onlardan biri değil! Lhasa'nın sırası değildi be daha! erkendi daha be! çok erkendi be!

ben bu ölüme nasıl isyan etmeyeyim...

bütün düğmelerinizi kapatın, uzay geminiz boşlukta savrulurken oturun şu kadını bir dinleyin.

yazık oldu.

Yorumlar

sarya dedi ki…
Gökhan, mezar kaçkını bir çok insan ortalıkta dolaşırken niye böyle güzel insanlar gider? Bu soruya verecek tek bir yanıt bulmak bile çok zor. kırgınlığını anlıyorum. başka ne söylenir ki onu da bilmem. bilemem...
Gökhan dedi ki…
giden gitti be Sarya... iyiler erken ölür...

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!