Ana içeriğe atla

Terzinin Uçmadan Önceki Gerginliği



Bu görüntüyü yıllar önce insanoğlunun uçma derdiyle ilgili bir belgeselde seyretmiştim.

Hayatımda seyrettiğim en gerçek şeylerden birisidir. 1911 yılında, bir kısım insanlar uçmaya çalışırken diğer bir kısım da paraşütü bulmaya çalışıyordu. Franz Reichelt adlı Avusturyalı terzi de paraşütü bulmaya çalışanlardan biriydi. Yetkililere icadını bir mankenin üzerine giydirerek Eyfel kulesinden atacağını söyleyen Reichelt son anda fikrini değiştirmiş ve aynı zamanda bir pardesü de olan icadını giyerek kendini aşağı atmış.

İcat başarısız, videoda da göreceğiniz gibi adam ölmüş. Şans eseri bulduğum (bir kere daha, sağolasın internet!) bu görüntüde onun atlamadan önceki son bir dakikasını da görebilirsiniz. Hadisenin dolaştığı yabancı sitelerde bir takım hıyarlar sanki analarının karnından paraşütle doğmuşlar gibi "Huhaha hıyar! Nasıl salak bi ölüm!" filan gibi yorumlar yapmışlar. Siz onlara kulaklarınızı tıkayın ve Reichelt'in hayatının son bir dakikasını izleyin. Bir insanın hayatının son bir dakikası. Eyfel kulesinden aşağı atlayan bir adamın. Atlamadan önce iki keskin seçenek vardı karşısında. Yere sağ salim inerse zengin ve ünlü olacaktı. Başarısız olursa en iyi ihtimalle hemen ölecekti. O bir dakikayı bir de bu gözle izleyin. Hayatımızda karşımıza bu kadar keskin yol ayrımları kaç kere çıkar ki? Get rich or die tryin' demek kolay, aha da buyrun, yapan karşınızda.

Yorumlar

JoA dedi ki…
adamın öldüğünü bildiğim halde, videoyu izlerken "adam öldü lan!" dedim kendi kendime. insan tuhaf bir yaratık diyoruz ya hep. trajedilerin sevilmesinin nedeni hep başkalarının başına gelmesidir herhalde. o zaman eğlenceli oluyor sanırım.

ölüme tanık olmak tuhaf bir şey. reichelt'i izlerken, bir an vazgeçmeyi düşündüğünü hissettim. o gerginlik, kararsızlık hali çok çarpıcı. ölüm bu be!

videoyu izlerken bir de şu garabeti gördüm: http://www.youtube.com/watch?v=2-8F5da1Ofo&feature=related
Gökhan dedi ki…
Di mi di mi! O gerginlik, kararsızlık hali... kesinlikle vazgeçmeyi düşünüyor. Çünkü aşağı bakıyor o sırada rahat bir kırk elli metre yükseklikte. Hiçbir insan evladı o yükseklikten aşağı salak olduğu için atlamaz. İnsan sonuçta bütün korkularının temelinde ölüm olan bir yaratık. Ama adam gene de atlıyor. çok acayip

Garabeti seyrettim, garabet de cidden garabetmiş ama be
Adsız dedi ki…
İki linke de baktım; JoA'nın verdiği link'in sonunda Horrible Histories yazıyor ya, o bir kitap serisi. Demek ki böyle skeçlerini de yapmışlar. Ben 13 tane falan kitap okudum o seriden, süper kitaplardır.
JoA dedi ki…
çizgi roman türünde kitaplar mı acep müge? ntv'nin macbeth vs.si gibi:)
Adsız dedi ki…
JoA,
Horrible Histories serisi bol resimli, karikatürlü, çocuklara tarihi sevdirmek için yazılmış kitaplar. Yalnız hem karikatürler gerçekten güzel çizilmiş ve komiktirler, hem de kitaplarda çok enteresan detaylar, bilgiler vardır. Easy reading tadında güzel giderler yani, ben hastasıydım bir ara bunların. :)
Gökhan dedi ki…
Müge sen de ne antin kuntin kitapların hastasısın be arkadaşım! Nerden buluyosun bunları? Korkarım içinde enteresan bir kitap koleksiyoncusu yatıyor Müge!
Adsız dedi ki…
Gökhan Bey'ciğim, birileri bana neden yılbaşında hediye olarak Lewis Carroll'un toplama eserlerini aldı hiç düşündünüz mü? Acaba 2007 senesinde tahminen yaklaşık 200 adet okul öncesi ve çocuk kitabı okuduğum, aynı zamanda çocuk kitapları topladığım, bu konuda kendime muhabbet edecek adam bulamadığımdan, bu konuya olan yoğun ilgimden falan olabilir mi? Teessüf ederim, cık-cık-cık, you think someone knows you yaa... Yine de bana bu ukalalık etme şansını sunduğun için sana teşekkürü bir borç bilirim. Bak kimseye kitap ödünç vermem ama sana getireyim o H.H. kitaplarından, çok eğlenirsin.
Adsız dedi ki…
Gökhan, bu arada şimdi bir kere daha "Ver Örümcek, Al Batman" yazını okuyordum da, ekleyeyim dedim. Ben de bir dolu İngilizce, eski Spiderman'ler var, 90'lardan kalma falan olması lazım. MJ'yle evlendikleri bölüm var mesela, karton kapaklı. Aklın kaçar, öyle diyeyim. Yazarken kendim gaza geldim, akşam evde okuyayım bari.
Gökhan dedi ki…
Sizi tanıyorum sayın Müge ve fekat bu kadar enteresan bir hobisi olan kaç tane tanıdığınız var? Ben de bir zamanlar şarap mantarı koleksiyonu yapardım, sonra şarap midemi yakmaya başladı bıraktım :) Öte yandan o Örümcek Adam serisini bi ara getir de biz de bakalım be ya!
Borsalino dedi ki…
Köpekli evlerde o tarz kitapların okunmasını hoş karşılamıyorum. Bence Müge Hanım'ın evinden dışarı çıkarılmamalı o nadide kitaplar. Yine de siz bilirsiniz :)

P.S. Beni de etkiledi adamın atlamadan önceki kararsızlığı.
Adsız dedi ki…
Kuran gibi yukarıda saklayın.
Gökhan dedi ki…
sadece kipatlar değil aynı zamanda gözlükleri de hedef alıyor artık. hem de en guccisinden :P

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!