Ana içeriğe atla

Pis Dalan


Ya valde çaktı
Ya da peder
Bize yalnızlığın ilk mührünü
Mahalle maçında topu ıskalamaktı
İkinci sıçışımız
Darbeden sonra büyüdük
Hiç günahımız yokken
Öpemediğimiz kızları hep başkaları öptü
İşin kötüsü
Öptüğümüz kızlardan yedik
Son tekmeyi

İnsan yalnızlığa alışmamalı
Götünde yer ediyor adamın
Akraba kabilinden, sürekli ev arkadaşı
Evlensen de orda
Boşansan da
Boşalsan da

Üstelik kira da ödemez itoğlu it
Üstelik bütün rakıyı o içer
Üstelik senin gözyaşını o döker
Üstelik en şerefsiz şarkıyı o bulur getirir.
Hiç gerek yokken üstelik
Yapılacak onca iş
Yazılacak onca yazı varken
Hem Mudi Bluz’dan bulur getirir
Hem dalar derinlerine adamın ordan getirir.
İyi dalar bir de pis!
Dipte, balçıkta ne kadar paslı çivi varsa çıkarır
Hiç kimse yokken etrafta
Ellerinin ayasına çakı çakıverir

Bir çözümü yok mu bokun
Uyuyor mu
İsviçreli bilim adamları
Ve Norveçli balıkçılar?

Sen
İsviçreli bilim adamları
Ve Norveçli balıkçılar
Yalnız değil mi sanıyorsun?


Yorumlar

Babel Fish dedi ki…
yalnızlık denen bu meret, bu kepaze, bu zuhalolcay öyle bişey ki, gün içinde güneş tam tepedeyken bile (12.00 alalım yerel saati) gölgesiz bırakmaz insanı.

al bunu da sen kaşındın:
http://www.youtube.com/watch?v=AJOmncYACwg
Gökhan dedi ki…
aldık kabul ettik. güzel gitti gece gece :)
ena dedi ki…
Belki de içimizde ruh diye taşıdığımız, yalnızlığımızdır...
Gökhan dedi ki…
enteresan yaklaşım ena
ena dedi ki…
Ne bileyim, ne yapsak kurtulamadığımıza göre ya zamanın kendisi ya da ruhumuzun. Ağ gibi sarıp sarmalamış...
Gökhan dedi ki…
Haydaaa, zamanın kendisiyle daha da iyi geldin ena, devam devam :)
ena dedi ki…
Ordan artık yalnızlık manifestosuna gider bu:) Marx'nan Engels gibi oluruz valla:)) Aslında Engels'in hep Marx'la anılması da feci bir yalnızlık biçimi bu arada...
Gökhan dedi ki…
ena? annem sen ne güzel açmışsın kafayı bugünlerde :) ne içiyosan ben de istiyorum ondan. peki engels'in marx'ın ölümünden sonra on küsur sene daha yaşaması? sıkıntıya bak!
ena dedi ki…
Değneğini kaybetmiş bir peri gibi dolanmıştır herhalde.:)
Sadece yoğunluk:) Hani dar arazide gürül gürül akar ya su, yoğunken öyle oluyor herhalde.:)
Gökhan dedi ki…
ne güzel, benim başıma 30'ların başında bir kere çok ağırı gelmişti onun. ah kafama sıçayım, o zaman not etseydim aklımdan geçenleri vali olurdum be! iyidir dar arazi, çağlayan yapar :)
ena dedi ki…
Dar arazi iyidir de dümdüz olmamak kaydıyla. Hani az biraz girişken bir arazi olmayınca not alınca da bir şey olmuyor:)) Bilgisayarda dosya fazlalığı:)

Şu an çok acıklı bir tablo belirdi gözümün önünde:) O kadar da değil yav. Ağırına gerek yok bir de illa ki, küçük çağlayanlar da turist çeker bir de damlaya damlaya göl olurla bağlayayım:))
Gökhan dedi ki…
dar arazide kısa paslaşmalar, ya da bir dokun bin ah işit :) girişken olunsun o zaman diyorum, zaten çeviren bir insan için yazmaktan daha kolay ne olabiler? :)
ena dedi ki…
Hakkaten ne kadar doluymuşum meğer:) Bir de "Yazarak para kazanamadığım için çevirerek kazanıyorum" da diyeyim de içimde kalmasın:))
Gökhan dedi ki…
biz yazarak para kazanıyoz da n'oluyo? gerçekten istediklerini yazamadıktan sonra yazıyor olmak da bir halta yaramıyor ki anasını satayım!

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!