Ana içeriğe atla

DAĞILIN ULAN!

Süpper sinirliyim bugünlerde. Tahmin edileceği üzere süpper gerginim de. Sabahın bir köründe ayaktayım gene. Bir bölüm daha bitti. Elim ayağım tutmayana kadar yazmak istiyorum ama bunları değil. Kendime ihanet ediyorum, bu duyguyu bilir misiniz? Ayrıcana siz kimsiniz! Boşluğa yazıyorum hissi tamam da bir yere kadar. Gösterin ulan kendinizi! ( Bu haşlama size değil polente ve POV... sizi ayrı tutarım) Ağlayıp sızlamak istiyorum galiba, ayaklarım tutmayana kadar içmek istiyorum. Kavga edesim var. Dayak yiyesim var... hiç de uzak hisler değil bunlar... dört yıl kadar önce geçmiştim ben bu bulvardan. Sabahın yedisi ve daha yatmadım. Şimdi yatsam uyandığımda öğlenin ikisi, şimdi yatsam bir günü daha kaçıracağım. Uykuya o kadar dayanabilseydim şehirlerarası otobüs şoförü olurdum zaten. Gerçi onların da ne kadar dayandığı malum ya da Malmö... Senaryo yazmanın en boktan yanı bu, kafan sürekli kelimeler çağırır yazarken, doğru kelimeyi bulabilmek için hallaç pamuğu gibi atarsın hafızanı, yazmayı bitirirsin ama çağrışım öyle hemen durmaz. Kelimeler uçuşup durur kafanda, bazen en güzel "berbat espriler" bu sırada çıkar. Zevcem çok iyi bilir. Onca sayfayı doldurduktan sonra bile hala sızmamakta inat edip klavyemi tıkırdatıyorsam gerçekten sorunlu zamanlarımdan birindeyim demektir. Şimdi anlatırdım ama o zaman tanırsınız beni. Korkarım gizemimi kaybetmekten. Aman ha!

elim ayağım tutmuyor artık... şimdilik bu kadar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!