Ana içeriğe atla

Enteresan Şeyler


Bugün dışarı çıktım alışveriş yapmaya. Önce bir kafede oturdum, sigara içerek camdan gelen geçenleri seyrederken, yolda bir araba durdu. Bir zenci indi, kafeye girdi, bana geldi. "Bir sigaranızı alabilir miyim" dedi. Ben de uzattım. Teşekkür etti, çıktı, arabaya bindi ve uzaklaştı. Sigara isteme konusundaki yüzsüzlük Oscar'ını bu arkadaşa gönül rahatlığıyla teslim ettim.


Bir alışveriş merkezinin dışındaki hemen dışındaki kafenin önüne, açıkhavaya konmuş masalardan birine oturdum, bir tane sütlü kahve söyledim. O sırada gençten bir Arap yanıma yanaştı. Sigara kağıdım olup olmadığını sordu, ben de cebimden Malboro paketimi çıkarıp gösterdim. Hayır anlamında. Bizim Arap, yanıma gelerek, çok teşekkürler edip paketten bir sigara aldı, yaktı. Onun performansı o kadar da Oscar'lık değildi. Sonra bana Arap olup olmadığımı sordu. Sakallar var ya... Ben de Arap olmadığımı, Türk olduğumu söyledim. Ooo çok güzel, İstanbul, Ankara, Antalya! Hemen kanka olduk ya, bana içip içmediğimi sordu. Ben de sigaramı gösterip içtiğimi söyledim. "Onu diil canım" dedi... "Haşiş haşiş..." Ben de Fransa'da içmeye çok niyetim olmadığını söyledim. Emin misin dedi, avucunun içinde sakladığı bayram şekeri büyüklüğündeki macunu gösterdi. Teşekkür ettim, almayayım. "Peki sen bilirsin, görüşürüz" dedi ve uzaklaştı.


Eve dönmeden önce süpermarketten su filan alıyordum. Yetmiş ila seksen yaşları arasında bir adam ve yanında vücudunun geri kalan kısımları seksen yaşlarında olan ama yüzü ellilerinde bir kadın gördüm. Kadının kafatasının üstündeki bütün tabakaları almışlar, derisinin altındaki her türlü eti yağı kazımışlar, deriyi gerisin geri kafatasının üstüne germişler. Gözleri pörtlek, Munch'un Çığlık'ına benzer bir ifade var suratında. Bundan kırk sene sonra Maykıl Ceksın'ın nasıl görüneceğini hayal edin, öyleydi işte. Korkutucuydu. Saçları da vardı üstelik. Simsiyah bir peruk... Kıpkırmızı bir manto. Mata Hari ölmemişti, Paris'te yaşıyordu. Çıkışta bir de Pinochet'yi gördüm tam oldum zaten. Kenan Evren'i de görseydim düşüp bayılabilirdim.
Sonuç olarak enteresan bir gün oldu benim için.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!