Ana içeriğe atla

Malum Dizi

Bu yazıya Borsalino'nun şu yazısına yorum olarak başladım. Ama baktım uzayıp gidiyor, direk bloga koyayım dedim. O yüzden önce o yazıyı okumanızda fayda var.

Filmi seyretmedim ama bence temel olarak aktarılmak istenen şu. Ey seyirci, daha doğrusu kadın seyirci, sen şimdi Carrie Big tarafından terkedildiği zaman idealist feminist kadın olarak ne diyeceksin. Ben Carrie'nin yerinde olsam, bir daha hayyyatta bu adama dönmem! Zaten idolümüz insan olarak Carrie'nin de böyle yapması gerekir.
Ama bu nerde olur? Feminizmin, ya da daha doğrusu kadınların para kazanıp bir süre de olsa kendi ayakları üzerinde durmaya yeni başladıkları ülkelerde olur.

Bildiğiniz üzere her bokun postu var. Büyük ihtimalle Amerika da post-feminist döneme girilmiş durumda.

Biz Amerikalı kadınlar uzuuun yıllardan beri zaten çalışıyoruz, kendi başımıza ayakta kalabilme bilgisine ulaşalı çok oldu. Bu arada gönlümüzün istediği gibi ilişkiler de yaşadık. Onun bıyığı bunun götü derken New York'ta elimizden geçirmediğimiz bir tek gayler kaldı. Yaş kırkı geçti. Ne kazandık bu kadar eleyici olarak? Ne geçti elimize? Hiçbir şey!
Evet Big denen pezevenk beni nikah masasında bıraktı gitti. Steve denen hoşaf da beni başka bir kadınla aldattı. Ben bundan çok çok daha basit sebeplerden bir sürü iyi adamı terkettim. Ama artık kırk yaşındayım be abi. Nereye kadar? Nereye kadar? Bu adamlar, Big ve Steve Carrie ve Miranda'nın bugüne kadar aradıkları adamın özelliklerinin %51!ine sahipler mi? Evet. Geri kalan %49 bu kadınları diğer erkeklerin onları acıtacabileceğinden daha fazla acıtabilir mi? Kesinlikle evet. O zaman onları terketmek mi gerekir. Hayır. Artık ilişki yorgunu düzen arayan, vücudu eskisi kadar esnek olmayan kadınlar bunlar artık.

Femistiz, güçlü kadınız falan filan da onun da dibini gördü bunlar be abi. Çalışmışlar onbeş saat yorulmuşlar onbeş saat. Sıcak bir ev özlemişler, sıcak bir yemek ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler. (Seks and the City yazısına da Hasan Hüseyin katabildim ya gurur duyuyorum kendimle!) Normal diil mi yaptıkları?

Şimdi bunu daha iyi açıklamak için yakın bir arkadaşımızdan örnek vermek istiyorum. Kendini her gelenin bir nefes çektiği Maltepe izmariti olarak gören bir arkadaşımız bu (!) Önüne gelenle muhtelif seviyelerde ilişkiler yaşıyor, kimine yatak odası gösteriyor, kimini salonda kahve içip gönderiyor, evin tamamını görenler de bazen beğenmiyorlar, bazen de bu arkadaş onları gönderiyor. Ama bir gün gelecek, biz erkeklerin idealindeki hayatı yaşarken hepimizi yıkan post-masculinist bir hamle yapacak ve "yarım bütünden fazladır be!" diyerek evin kapılarını belki de o evin .mına koyacak birine açacak. Belki çok fena acılar çekecek ama "olsun be!" diyecek. Biz de "Sen de mi be kardeşim! Herkes yapar bunu ama sen nasıl yaparsın Virgilyus!" diyeceğiz.

Yorumlar

gregor samsa dedi ki…
ilgililere

maltepe nemlidir bi de, kaloriferin üsütünde bir süre kalıp kurutulursa daha iyi içimi olur.

not: sigara sağlığa zararlıdır.
Gökhan dedi ki…
Hahahahaha... Güzeldi bu.
Borsalino dedi ki…
Yani sonuç şu mudur? Ne olursa olsun, kadın dediğimiz yaratık bir noktada elindekiyle yetinmeyi bilmeli, yüzde 51'e razı olmalıdır. Seks arayışı da bir yere kadardır canım, hem 40 yaşına gelmişsin, artık kır dizini otur evinde, seni aldatan adama da ses çıkarma...Bu mudur, değil midir? Yanlış mı anlamışım?
Gökhan dedi ki…
Bahsettiğim tam olarak bu değildi borsalinocum. Şöyle anlatıyim. Bu adamlar ya da karılar dünyadaki trendin başını çekiyorlar ya. Feminist ya da özgür, başarılı kadının her istediğiyle yatabileceği trendini başlatanlar da bunlar ya. Bildiğin üzere trend setter'lar oluşturdukları trend'in üstünde oturup kalmazlar, yeni bir trende yelken açarlar. Bu filmin ortaya koyduğu yeni trend bu bence. Kabaca ne kadar öküz de olsa erkekinizden vazgeçmeyiniz olarak kodlanabilecek yeni bir trend koymuşlar ortaya. Tutarsın tutmazsın, arkasından koşarsın koşmazsın o senin bileceğin iş
Borsalino dedi ki…
Arkasından koşmayacağım kesin. Beni, tek başına yaşayacak maddi gücü olmadığı için kocasından boşanamayan bir anneyle bir anneanne büyüttü. Sence bu trendin peşinden koşma olasılığım var mı?
polente dedi ki…
O gecenin sonunda bir aradaydık. Uzun uzun huxley'den bahsetmek istedi. Borsalino ile derhal konuyu seks ve çitye cevirip ilgilenmez tavırlara büründük, sen merak etme şeker.
Gökhan dedi ki…
Huxley neymiş canım zaten! (Sahi kim o?:))

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!