Ana içeriğe atla

İstanbul Boğaz'ı O Kadar Etmez

Hürriyet Emlak'ta bir ilan var. Gümüşsuyu'nda, 235 metrekare, 4 oda 1 salon, kesintisiz boğaz manzaralı bir apartman dairesi. Evin fotoğraflarını şu ilanda görebiliyorsunuz hali hazırda. Satılık.

Fiyatı 1 MİLYON 350 BİN EURO! 



N'olayor allahınız aşkına! Buras Manhattan ya da Hong Kong ya da Tokyo değil ki? O adamlar avuç içi kadar bir alana dünyanın gapitalizmini sığdırdıkları için buna benzer, hatta çok daha yüksek fiyatları çekebiliyorlar. Çünkü apartmanlarının içinde spor salonu, sauna, çamaşırhane filan var, dairelerin içinde kaykayla dolaşabiliyorsun, hatta biri giderken öbürü dönüyor da birbirlerine çarpmayorlar. Çatısında kayak merkezi olan var, hatta bir iki tanesine uzay mekiği inebiliyor.

Tamam biraz abartmış olabilirim ama Boğaz gören 235 metrekareye,

bir buçuk milyon Euro 

para isteyen amca benden daha fazla abartmıyor mu allaşkına?

Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz malikanenin adı Misty. 1880'de inşa edilmiş. 3 hektarlık bir bahçenin ortasında yer alıyor. İki katlı. Zemin 3 odalı ve 2 banyolu, 175 metrekare. Ayrıca 150 metrekarelik bir de cave'ı var şaraplarınız için.

Bitti mi? Bitmedi. Üst katında 5 odası 3 banyosu bulunuyor, 225 metrekare. Ayrıca bir de 100 metrekarelik tavanarası var.

Bitti mi? Bitmedi. Bunun haricinde bir de ek binası var 2 odalı. 50 metrekare. Ayrıca garajı ve ne isterseniz yapabileceğiniz atölyeleri var.




Ve bu... ev diyorum ayıp oluyor...

MALİKANENİN fiyatı 595 bin Euro.

Üstelik emlakçı komisyonu fiyata dahil.

Ama ben bunu almıyorum. Niye mi?

Çünkü Boğaz manzarası yok.

El insaf Türk gayrımenkul sahibi! El insaf!

HAMİŞ: Yılbaşında büyük ikramiye çıktığı an, özel uçakla Fransadayım.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Ah yaşasın, yeni yuvamız! Yalnız burada Çilenk genç odası kurtarmaz, XIV. Louis tarzı mobilyalar istiyorum. Wireless'ı da her yerden çekecek şekilde ayarlayalım. :D
Gökhan dedi ki…
Lan! Ulan! Ulaaan!
Borsalino dedi ki…
Bence Venedik işi bir tuvalet masası cukkk olur bu malikaneye. Yalnız yazarken benim başıma çöreklenmeyeceksiniz. Privacy istiyorum ben kardeşim!

P.S. Yılbaşı ikramiyesi bana çıkacak ayrıca!
Gökhan dedi ki…
Bu yazıyı yazmamam ve milli piyango bileti hadisesini kendime saklamam gerektiğini biliyordum!
Adsız dedi ki…
Bak Gökhan ayıp oluyor ama, sonuçta hepimizin bir bileti, bir şansı var. İkramiye bana çıkarsa, sana orayı almam ya da tapuyu Borsalino'nun üzerine yaparım, üzülürsün sonra. ;P Yav en güzel tarafı, Maya buralarda rahat rahat gezinir, böylelikle hayatımızın "Dur Maya, yapma Maya"lı bir dönemi bitmiş olur. Koş Maya, ver kendini çayıra, çimene Maya!
Gökhan dedi ki…
haftada bir açıp fotoğraflara bakıyorum sonra da derin derin ah çekiyorum. bahçasında adana kebap bişirmeyi iple çektiğim güzel ülke...

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!