Ana içeriğe atla

Bu ne lan!


Vorçestayrlı Müge'nin şu yazısına cevap yazarken aklıma geldi bu resim. Bir ara mail olarak sonra da yüzkitabı internet sitesinden hücum etmişti bu resim herkese. Nazım Hikmet Abidin Dino'ya "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" demiş ya hani. Abidin Dino da tutmuş bu resmi yapmışmış.
Şimdi bu nedir? Bir çeşit yapıbozumculuk mu? Bence eşeklik. Hem de su katılmamış cinsinden. Bu resim ilk dolaşıma çıktığında altında imza yoktu. Sonra eşekoğlueşeğin biri utanmadan altına bilgisayarda Paint ile süper uyduruk bir imza attı Abidin Dino'nun yerine. Allahıma şükürler olsun ki Dino bunu görmeden öldü.
Usta bir şiir yazar. Bu şiirde bir mısra vardır. Bu bir mısradır. Bir soru değildir. "Abidin koş git bana mutluluğun resmini yap" gibi bir emir cümlesi de değildir. Mısradır ulan! Şiirdir! Abidin de durumdan görev çıkarıp oturup mutluluğun resmini yapmaya filan kalkmamıştır. Aklımda hep nefis bir fotoğrafıyla yaşayacak olan adamdır Abidin Dino. 68 olayları, Paris ayağa kalkmış, öğrenciler yürüyor, bir kenarda da gazeteciler fotoğraf çekiyorlar, bir kişi de gazetecilerin fotoğrafını çekmiş. Herkes gözü vizörde fotoğraf çekiyor, Abidin Dino ise bir sokak lambasına tırmanmış, kolunu lambadan geçirmiş, göstericilere bakarak karalama defterine çizim yapıyor. Şimdi kalk sen bu adama, tekniğine, ne çizdiğine, nasıl çizdiğine bakmaya gerek duymadan, o ilkokul birinci sını aklınla, utanmadan yukarıdaki masal kitabı resmini yükle. Daha da beyinsizleş, bir de altına utanmadan imzasını atmaya kalk.
"N'apıyosunuz evladım siz!" diyerek hepsinin kafalarına kafalarına vurmak istiyorum ben bunların!

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Resimdeki babanın kocaman ve kırmızı burnu bana kendisinin mutluluğunun alkolden kaynaklandığını düşündürttü bana.

"Abidin koş git bana mutluluğun resmini yap" Hahahhaha.... :D

Klimt hakkında ise size kendi blogumda cevap veriyorum efenim.
Adsız dedi ki…
Gökhan aklıma geldi, bak ne buldum! Ay tam böyle girlie girl işi birşey, ne güzel yaa!

http://www.cilek.com.tr/turkce/seri_detay.aspx?seriID=11

Sonra size şöyle şeyler yapıcam: "Yaaa Gökhan Baba, B. beni almaya gelicek, diskoya gidicez, 12 çok erken, 1'de geliyim. Bu ne? Ya bu 3 kuruş para yetmez, Long Island Ice Tea 20 lira baba! Borsalino Anne, ya tamam söz yaa, yarın toplıycam odamı. Hep işiniz var, hep işiniz var! Kimse beni anlamıyor. Vurmayın, vurmayın, çıkın odamdan, Kızım'la yalnız kalmak istiyorum, sevgili günlük, böhüüü...."

Düşündüm de, bilinen her türlü doğum kontrol yönteminden daha etkili olabilirim! Hahahahah!!!!
Gökhan dedi ki…
Çilek odasına baktım ama orası genç odasından çok barbi fantezi odası olmuş. B.'yi buraya atıp barbi kılığına girmek suretiyle fantezi yapamazsın haberin olsun! Ayrıca B. kim lan! Ben bu kızın erkek arkadaşı olmıycak demedim mi hanım!
Adsız dedi ki…
Fantezi kim, ben kim? Ben artık yün eğiriyor, kışlık turşu kuruyor, reçel kaynatıyorum.
Arada kalan vakitlerimde Borsalino'mla Seks ve Şehir adlı diziyi izliyor, ardından balkonda kabak çekirdeği çitleyerek dedikodunun dibine vuruyorum.
Hayatımdan memnunum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!