Cibali'deki Giritli Meyhanesi'ne gidecekseniz mutlaka çek defterinizi de yanınızda götürünüz. Üç kişi, meze, iki ufak, üç balık (fener balığı kavurma -adına kanmayınız ben kandım, içinde domates, biber ve mantar olan kuşbaşı kesilmiş balık parçaları-, dil şiş ve asma yaprağında sardalya -bu da yaprağın içine konmuş sardalyanın ızgara edilmesinden ibaret-) için 280 lira ödedik. "Oh" dedik, "ne güzel oldu böyle açık havada serin serin" dedik. Bankanızla görüşünüz, kredinizi alınız öyle gidiniz. Paraya pek de tamah etmeyen bir adam olarak, "Ulan öyle bir yemek yedim ki lezzetiyle beni mestetti, feda olsun 280 lira!" diyebilsem umurumda bile olmazdı ama maalesef o da yok. O zaman bizi kim çarptı, niye çarptı diyor insan.
bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t
Yorumlar
Burasıdır di-yorum, bir türlü laf anlatamı-yorum.