Ana içeriğe atla

Cennetin Kapısındaki Kuyruk

1) Cennet Dış/Gün

Yazıcı Melek: Arkadaşlar! Türkiye'den gelen arkadaşlar! İtişmeyelim canım! Kaynak yapmayalım! Gece gündüz mevhumu yok anam burda! Herkes bir şekilde varacak nihayi istirahatgahına! Evet sıradaki... Ablacım teker teker alıyoruz ne bu 7 kişi gelmişsiniz!
İşçi Kadın: Biz yedi kişi birlikte öldük o yüzden.
Yazıcı Melek: Bi kereye mahsus alıyorum, sonrakiler böyle gelmesin! Nasıl öldünüz?
İşçi Kadın: Boğulduk
Yazıcı Melek: Yediniz birden! Nerdeydiniz? Teknede mi?
İşçi Kadın: Hayır minibüste
Yazıcı Melek: ............................ ... Haaaaa anladım! Şimdi anladım! Minibüs uçurumdan denize yuvarlandı, siz de içinde sıkıştınız.
İşçi Kadın: Yok valla minibüs yoldaydı
Yazıcı Melek: Deniz yolunda!
İşçi Kadın: Hayır karayolunda.
Yazıcı Melek: Delirtmeyin lan beni! Karayolunda giden minibüste nasıl boğulur adam!
İşçi Kadın: Şimdi şöyle oldu. Pameks'te çalışıyoruz biz. Mal taşıdıkları bir minibüs var camsız, işçi servisini de onunla yapıyorlar. Biz de onun içindeydik sel geldi arabanın içine doldu, biz de dışarı çıkamadık, arabanın içinde sudan boğulduk.
Yazıcı Melek: Bi dakka yazıyorum. Karayolunda giden kapalı minibüsün içinde selden boğulma... Gene bana geldi ya! Gene bana geldi! Bunları yazıyorum yazıyorum ondan sonra Amir Melek'ten azar işitiyorum! "Ulan insan olsan götünden uyduruyosun diycem, meleklerin götü de olmaz, nerenden uyduruyorsun lan sen bunları!" diyo. Yok arkadaş almıyorum ben sizi! Bekleyin bi saniye. Bak şurda genç bir çift görüceksin ilerde ziraat bankası bankı var, orda oturuyorlar, onun yanına gidin canım siz, bekleyin. Ben geliyorum.
2) Ziraat Bankası Bankı Dış/Gün
İşçi Kadın: Yazıcı melek bizi buraya gönderdi, bekleyecekmişiz.
Genç Kız: Buyrun buyrun, yanaş sevgilim şöyle.
Genç Adam: Siz nasıl öldünüz ablacım?
İşçi Kadın: Karayolunda giden kapalı minibüsün içinde selden boğulma... dedi yazıcı melek ama... bilmiyorum...
Genç Adam: Hadi ya... sizi bekleticekler o zaman bir süre... Biz 8-9 senedir bekliyoruz dünya zamanıyla...
İşçi Kadın: Siz neden öldüydünüz kardeş?
Genç Adam: Bizimki de boğulma... Karayolunda...
İşçi Kadın: Minibüs mü?
Genç Adam: Yok benim kendi arabam... Çok fena yağmur yağıyordu bir gün, yolun üstünde dize kadar su var. Meğersem yolda çalışma yapıyorlarmış. 4-5 metrelik bi çukur kazmışlar yola, etrafında da uyarı filan yok, bizim araba onun içine dalmasın mı, açamadık da kapıları filan, karayolunda boğulduyduk.
Genç Kız: Nişan alışverişinden dönüyorduk, ne bilelim yolda boğulacağımızı. Bilseydik mayo filan giyerdik en azından.
İşçi Kadın: Ya yaa. Biz de...
Genç Adam: İlk geldik, bize de sordular işte nasıl öldünüz diye. Karayolunda boğulma diyince bi kafa karışıklığı oluyor tabi. Oturttular bizi buraya, melek üstüne danışmaya gitti. Karayolunda insan nasıl boğulur, onu anlamaya çalışıyorlar sanırım,
İşçi Kadın: Yok mu acaba Türk kökenli bir melek, ona anlatsak geçerdik hemen ama...
Genç Adam: Valla onu da sorduk, Türkleri bi dönem memur melek yapmışlar ama çok şikayet gelmiş "kendilerini Allah sanıyorlar" diye. O yüzden almışlar Türkleri memur meleklikten.
İşçi Kadın: O zaman bizim işimiz uzun sürer burda öyle mi?
Genç Kız: Valla bilmiyorum ki ablacım. Biz burda sevgilimle elele zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadık daha...
Not: Bundan 8-9 sene önce İzmir'de bir aile böyle öldü. Yola dev bir çukur açıyorlar, yağmur çukuru dolduruyor, etrafında herhangi bir uyarı da yok çukurun, arabadakiler normal bir yolda gittiğini zannederek çukura girdiler ve içindeki herkes o arabanın içinde boğuldu. Dünyanın başka bir yerinde olduğunu sanmıyorum ben böyle ölümlerin. Ne diyim, hepimizin allah belasını versin be!

Yorumlar

Borsalino dedi ki…
Bunlardan üç beş tane daha yazıp skeç yapalım diyorum. Kapalı gişe oynamazsa ben de adam değilim.
Gökhan dedi ki…
teveccühünüz efenim :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!