Ana içeriğe atla

Türkün Duygusal Yelpazesi

Bizim böyle bir sorunsalımız var. Dünyaya ya rezil oluyoruz ya da gününü gösteriyoruz. Daha küçük okazyonlarda Avrupa'ya. Daha da küçük okazyonlarda sadece Balkanlara. Tabi artık Balkanlar bizden de fena durumda olduğu için bu jargon çok kullanılmaz oldu. Onlar da bizden, imparatorluğun bir parçası sonuçta hala. Ama şu Avrupa'ya, daha da fenası dünyaya rezil olma durumu yok mu, işte o bizi mahvediyor. Hemen bi şey olsun da günlerini gösterelim istiyoruz. Ah bıraksalar 70 Milyon "Allah Allah!" nidalarıyla burada bir yürüyüş koparıp Viyana kapılarına dayanırız, dayanmakla da kalmaz alırız ama bırakmıyorlar. Türk'e, Türkiye'ye karşı plan yapmaktan başka bir işleri yok. Her ülkenin dışişleri bakanlığı ve gizli servisinin Türkiye'yi mahvetme planları yapan daire başkanlıkları var. Stratejik önemimizi çekemiyor kimse. Bu daire başkanları yılda bir kere Abant'ta toplanıp önce dizlerini dövüyorlar. "Herşeyi yaptık ama bu sene de Türkiye'yi yıkamadık" diye. Sonra kendilerini topluyorlar ve "Gelecek sene Türkiye'yi bölmek için ne yapabiliriz" toplantısı yapıyorlar.





Bu arada derenin intikamı bizi dünyaya rezil ediyor. Bu arada "Çakma BBG" ile dünyaya rezil oluyoruz. Bunlar canımızı sıkıyor, çeviriyoruz kafamızı, zarar görenler halletsinler abicim işte, ölenlerin arkasından üzülecekler üzülsün, evleri yıkılanlar bi şekilde çaresine baksın, bir minibüsün içinde boğulanlar (Bununla ilgili ayrı bir yazı yazmak zorundayım) cennete mi cehenneme mi nereye gidiyorlarsa gitsinler, bizim acilen kendimize bir "gününü gösterme bulmamız lazım! HAH BULDUK!




Evet derelerimiz taşıyor olabilir, evet, sadece şehir planlaması değil ruhsal ve sosyal anlamda da alt yapımız yeterli olmayabilir. Altyapıyı umursayan bir millet olduğumuzu kim söyledi ki! Ama bu bizim dünyaya ya da Avrupa'ya gününü gösteremeyeceğimiz anlamına gelmez! Aha bak! Sele bakma kardeşim diğer tarafa bak! Hido'ya bak! Hido'ya bak alla alla!

Not: Fotoğraf hurriyet.com.tr'den alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!