Ana içeriğe atla

Benim Bir Hayalim Var!


Evet Martin Luther King Jr. olmayabilirim! Ama benim de bir hayalim var. Bir gün pavyonda konsomatrislik yapmayı bıraktığımda, bir gün bu kötü dünyadan elimi eteğimi çektiğimde, bir gün hamamda ya da şelalede yedi kere yıkanıp arınıp evimin erkeği olduğumda ya da bir gün "sıçaram yeter artık!" dediğimde, kendimi gazoz üretmeye vereceğim!

Evet yanlış duymadınız, Gökhanoğlu Eğlencelik Gazozları. Ve bu yalan değil, dalga da değil, gerçek bir hayal, hayaller gerçek olacak. İnternetten araştırıyorum uzun zamandır, eve ya da küçük bir dükkana  kurulabilecek portatif bir gazoz makinesi peşindeyim. Siz ey ahali, bazen bıkmıyor musunuz kola, siprayt, fanta ve bilumum buna benzer içeceklerden? Bazen ulan gazlı, şekerli bi şey olsun ama bunlardan farklı bi şey olsun demiyor musunuz? Demiyorsanız da demeyin! Ben diyorum! Kendim üretir kendim içerim anasını satayım!

Babam anlatırdı, Dinar'da onun çocukluğunda dört beş çeşit gazoz markası varmış. Ben kendi çocukluğumu hatırlıyorum, ilkokulda, gevreğin yanında adını hatırlamadığım bir marka gazoz içerdik, kasaları tahtadandı. Gazoz üretmek zor bir şey değil çünkü. Hala Türkiye'nin bir çok yerinde artık kullanılmayan gazoz makineleri duruyor. Bir gün birini alıp cilalayıp parlatıp çalıştıracağım oni. Sonra da gelsin Gökhanoğlu Eğlencelik Gazozları.

Önce kendi mahalleme dağıtacağım, sonra semtime sonra bütün İstanbul'a. Ama o kadar, söz veriyorum tröst olmayacağım, söz veriyorum Coca Cola'ya ya da Pepsi'ye satmayacağım markamı. Esnaf olacağım kardeşim ben! Tükanımın duvarına da "veresiye veren, peşin veren" resmini asıp, karşıdaki kaveden ısmarladığım çayı içerken idda oynayacağım ve mahallenin çocuklarına beleş vereceğim gazozumdan.

Yapmayı planladığım herşeyi yaparak ya da beceremeyerek bitirdiğimde yapmak istediğim tek şey bu. Bu hayatı gazozcu Gökhan Amca olmak.

Yorumlar

onun'cün bionade diye bir marka var mesela almanya'da. coca cola cok almak istedi bunu. sahibi vermiyor valla.

"gaz" haric her sey ekolojik :)

tatlari da güzel yani hani. yalan yok. bir yerde meyveli soda gibi de düsünmek lâzim ha? sadece gazi sonradan verilme. daha büyük miktarlarda icilebiliyor. vesaire.

http://www.bionade.de/bionade.php

bu da web sitesi. bakmak istersen :)
bokbocesii dedi ki…
ben hatırlamıyorum ama annem anlatıyor, dedem Cesme'de gazoz yaparmıs, yazın da deliler gibi satarmış.Valla süper olur, kesin yap derim ben.
Gökhan dedi ki…
AKÇ: Yalnız bu bionadeciler bizim nazar boncuğumuzu çalmışlar, sırf bunun için bile dava açılabilir direk.

Almanya'ya henüz gitmedim ama gidince mutlaka tadacağımdır. Benim maceram daha esnaf bir macera yalnız, internet sitesi filan da kurmıycam, cihangir'deki kafelere satsam yeter zaten :)

B.B: Anaaa! Deden yaşıyormuşduysaymış keşke bana da bi tarif verseymişdeymiş. Bir adım daha atmış olurdum ne küsel.
ya bu adamlar zaten ise "biz marka olucaz" diye baslamislar. bakti ki kokakola bunnar almanya gibi bi yerde cidden iyi dikis tutturdular...(düsün ki avrupa'da en cok budist burda yasiyor sdkjfnjks) ekolojik seyler burda costukca cosuyor. artik lidl bile "bio" ürünler satiyor. neylersin? alayim dedi de, sahibi vermedi valla.

nazar boncugunun bir telif hakki oldugunu sanmiyorum dfjndf. bir de icine kirmizi girmis, o sayilmaz valla.

ya canim, senden marka olmani isteyen kim? sen böyle imkanlar oldugunu bil, yeter:) icine bi sürü aroma katiliyo bak :)
Adsız dedi ki…
Gökhan Bey'ciğim,
bu sefer de size Çiya Sofrası'nın sahibi Musa Dağdeviren'in kurduğu Çiya Yayınları'ndan çıkan, 3 aylık bir periyodik olan Yemek ve Kültür Dergisi'nin 17. sayısını önereceğim. Şu and 18. sayıdalar ama her zaman geriye dönük sayılar bulunabiliyor. Fiyatı 15 TL. O sayıdaki "Gazozuma Dokunma" ve "Gazoz Üzerine Diyeceklerim Var" adlı yazıları okumak ve fotoğrafları görmek isteyebilirsiniz.

Buyrun bir de link size:
https://www.yemekvekultur.com/dergi.aspx?id=17

Evet, ben de kendimden etkilenmiş durumdayım. Bu ne çok yönlülüktür, bu ne kültürdür, bunlar ne geniş ilgi alanlarıdır...
Adsız dedi ki…
Ha bi de bunlara bak, ilkini senin için düşündüm. Hafıza egzersizi olur, kitap ayracı olarak faydalanırsın, orijinal amacına yönelik kullanırsın.

http://www.buldumbuldum.com/urun/sudoku-tuvalet-kagidi/

Kabul edelim, bu da epey akıllıca bir icat:
http://www.buldumbuldum.com/urun/tipali-kupa/
Gökhan dedi ki…
AKÇ Bak o içerdeki kırmızıyı farketmemişim ben, adamlar son anda çakmışlar onu, "aman bu türkler farkederler dava açarlar" demişler kesin :)

Üç tane marka bilirdim bugünlere kadar gelen biri Sen-Sun biri Çamlıca biri Uludağ, sadece Uludağ dayanabildi global kapitalizmin virütik yayılımına. İçecek meselesinde önemli olna üretim değil zaten dağıtım, adamlar öyle bir dağıtım ağı mafyası kuruyorlar ki senin ürününü bakkalın almamasını sağlayabiliyorlar kendi ürünlerimizi çekeriz diyerekten. Biocular sanırım bunu engellemeyi başarmışlar. Zamanında bizim Kızılay Maden Sodasının Avrupa'da dağıtımını engelleyen bir Danone tröstü hikayesi bilirim ben mesela. Belki bir gün yazarım da.

Mügeciğim çok mersi katkılarınızdan dolayı, hemen tetkik ediciim o sayıyı. Bu arada gönderdiğiniz linkteki tuvalet kağıdını Paris'te gördüm, diğer bir takım (100 dolar banknotu baskılı tuvalet kağıdı gibi)enteresan çalışmalarla birlikte fekat almadıydım, sudoku sevmem, bulmacadan tiskinirim!

Kupaya ise bayıldım, tam benlik, bunun bir de hamburger ya da dürüm gibi versiyonları olsa, tıpayı çekince sönüverse mesela hamburger. Bizim evde yaşayan diğer kişinin en önemli özelliklerinden birisi de yemek ısmarlarken tok, yemek geldiğinde saldırgan olmasıdır çünküm :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!