Ana içeriğe atla

Veee Bu daaaaa Atasay'daaaan


Ofisimdeki bilgisayarın masaüstünde bu foto duruyor. Sadece çıbıllığı yüzünden değil ışık ve kompozisyonu yüzünden de seviyorum bu fotoyu. Ama en çok çıbıllığı yüzünden seviyorum evet. Ataşokla oturuyoruz masa başında. Lindsay Lohan'ın fotolarına bakarkene Ataşok dedi ki "Ben bu kızı sevmiyorum ya. Eva Green'e hastayım ben asıl." Ben son dönem karılarını isimlerinden değil meme ebatlarından takip ettiğim veçhile "Eva Green kim ulan?" dedim. O da "Bond kızı var ya amirim" dedi. Ben de "Ataşokçuğum son bond kızının fotosu benim masaüstümde zaten" dedim. Ataşok yaklaşık iki aydır bu fotoyu görüyor bi şekilde. Ama kendinden çok emin bit tavırla "Yok canııım. O kız  değil dedi." Ben de google'dan Eva Green'i arattım doğal olaraktan. Karşımıza bu fotodaki abla çıkmasın mı? O sırada Ataşok'tan bir inci düştü yere "ting!" etti...

Yorumlar

Borsalino dedi ki…
Yok canıııım dedi mi? Hah süper! Bir bu eksikti! Hemen bunu adsız alkoliklere yazdırman lazım. Yok canım'dan kurtulamayacak başka türlü!
sarya dedi ki…
resimdeki abla 'hadi gel sevişelim, bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla' der gibi bakıyor. görsellerde şöyle bir taradım ataşok haklı birbirine benzemeyen çok farklı fotoğrafları var. enteresan bir yüzü var güzel mi çirkin mi pek anlayamadım. vücudu çok güzel şimdi ne diyeyim varsın yüzü çirkin olsun, e o kadar kusur kadı kızında da olurmuş.
Gökhan dedi ki…
yok canımı ben uydurmuş olabilirim hatırlamıyorum :P

Yüzü gerçekten de çirkin deeee güzel de... karar veremiyor insan. Ama fücudu böyle bir kararsızlığa yer bırakmıyor helbette

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!