Ofisimdeki bilgisayarın masaüstünde bu foto duruyor. Sadece çıbıllığı yüzünden değil ışık ve kompozisyonu yüzünden de seviyorum bu fotoyu. Ama en çok çıbıllığı yüzünden seviyorum evet. Ataşokla oturuyoruz masa başında. Lindsay Lohan'ın fotolarına bakarkene Ataşok dedi ki "Ben bu kızı sevmiyorum ya. Eva Green'e hastayım ben asıl." Ben son dönem karılarını isimlerinden değil meme ebatlarından takip ettiğim veçhile "Eva Green kim ulan?" dedim. O da "Bond kızı var ya amirim" dedi. Ben de "Ataşokçuğum son bond kızının fotosu benim masaüstümde zaten" dedim. Ataşok yaklaşık iki aydır bu fotoyu görüyor bi şekilde. Ama kendinden çok emin bit tavırla "Yok canııım. O kız değil dedi." Ben de google'dan Eva Green'i arattım doğal olaraktan. Karşımıza bu fotodaki abla çıkmasın mı? O sırada Ataşok'tan bir inci düştü yere "ting!" etti...
bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t
Yorumlar
Yüzü gerçekten de çirkin deeee güzel de... karar veremiyor insan. Ama fücudu böyle bir kararsızlığa yer bırakmıyor helbette