Dün gece sekiz buçukta eve gelip direk horlamaya başladım. İki buçuk gibi kalktım ve o saatten beri ayaktayım. Evdekileri uyandırmamak için yoğun bir çaba. Ama sakarlık baki tabi. Evin hiç beklemediğim köşelerinden ya da hiç ummadığım eşyalardan fena sesler çıkarabiliyorum. Mendilin karton kutusu ne kadar ses çıkarabilir ki demeyin çıkarabiliyor.
Tamburada dinliyorum. Tamburada dinleyiniz. Fantastik, gerçekten de fantastik bir albüm olmuş, özellikle de bin yıldan daha uzun bir süreden aynı yerde duran bir şehirde, hayaletlerin henüz insanlardan korkup kaçmadığı bir saatteyseniz. Antik şehirleri unutmayınız. Onlar yokoldular. İstanbul'la yaşıt olup da yokolan şehirleri unutmayınız. İstanbul'u seviniz. Makamikrion'u sevmeyiniz. Çünkü öyle bir şehir yok, belki ben şu an itibariyle uydurdum, belki bir zamanlar vardı bilemeyiz, ama artık yok. O yüzden Makamikrion'u sevmeyiniz. İstanbul'u seviniz. Sabahın kör saatlerini seviniz. Tamburada'ya özel ihtimam gösteriniz, hayatınıza fon müzikleri bağışlayan müzisyenleri siz de bağışlayınız.
Tembel bir yazar olarak daha önce yazdığım şeyleri buraya kopyalapastala yaparak başlattığım sevgili blogünlüğüm bana çok önemli bir şey öğretti. Uzun yazıyı kopyalarsan bu sütunlarda daha da uzuyor, okunmuyor. O yüzden ne yapmak lazım kısa yazmak lazım şu anda olduğu gibi...
Filmin sıralamasıyla uğraşıyorum son günlerde. Heyecanlanmak gerekli mi? Ben niye heyecanlanmıyorum. Tecrübe mi? Alışkanlık mı? Alışkanlıkla yazmamak gerekmiyor muydu ama? Bilmediğin sularda bildiğin suların rahatlığıyla yüzersen boğulmaz mısın? Yoksa yüzmek her yerde yüzmek midir? Çok fazla soru var aklımda. Ama bu bir şey değil. Bundan bir kaç yıl önce ohoo... Kendime sorduğum o soruları bir kenara yazsam burdan köye yol olurdu. Hangi köy? Mesela bu da bir soru. Benim doğduğum köylerde bebek şimal rüzgarları eserdi. Şimal ne? İşte bu bok maalesef böyle gidiyor. Başlangıçtaki soruyu unutalı çok oldu. Belki de hiç unutmadım o soruyu, bütün bu karmaşa oradan geliyor belki de. Ben kimim? Nedir beni başkalarından ayıran?
Evet, kafam çok karışık
Tamburada dinliyorum. Tamburada dinleyiniz. Fantastik, gerçekten de fantastik bir albüm olmuş, özellikle de bin yıldan daha uzun bir süreden aynı yerde duran bir şehirde, hayaletlerin henüz insanlardan korkup kaçmadığı bir saatteyseniz. Antik şehirleri unutmayınız. Onlar yokoldular. İstanbul'la yaşıt olup da yokolan şehirleri unutmayınız. İstanbul'u seviniz. Makamikrion'u sevmeyiniz. Çünkü öyle bir şehir yok, belki ben şu an itibariyle uydurdum, belki bir zamanlar vardı bilemeyiz, ama artık yok. O yüzden Makamikrion'u sevmeyiniz. İstanbul'u seviniz. Sabahın kör saatlerini seviniz. Tamburada'ya özel ihtimam gösteriniz, hayatınıza fon müzikleri bağışlayan müzisyenleri siz de bağışlayınız.
Tembel bir yazar olarak daha önce yazdığım şeyleri buraya kopyalapastala yaparak başlattığım sevgili blogünlüğüm bana çok önemli bir şey öğretti. Uzun yazıyı kopyalarsan bu sütunlarda daha da uzuyor, okunmuyor. O yüzden ne yapmak lazım kısa yazmak lazım şu anda olduğu gibi...
Filmin sıralamasıyla uğraşıyorum son günlerde. Heyecanlanmak gerekli mi? Ben niye heyecanlanmıyorum. Tecrübe mi? Alışkanlık mı? Alışkanlıkla yazmamak gerekmiyor muydu ama? Bilmediğin sularda bildiğin suların rahatlığıyla yüzersen boğulmaz mısın? Yoksa yüzmek her yerde yüzmek midir? Çok fazla soru var aklımda. Ama bu bir şey değil. Bundan bir kaç yıl önce ohoo... Kendime sorduğum o soruları bir kenara yazsam burdan köye yol olurdu. Hangi köy? Mesela bu da bir soru. Benim doğduğum köylerde bebek şimal rüzgarları eserdi. Şimal ne? İşte bu bok maalesef böyle gidiyor. Başlangıçtaki soruyu unutalı çok oldu. Belki de hiç unutmadım o soruyu, bütün bu karmaşa oradan geliyor belki de. Ben kimim? Nedir beni başkalarından ayıran?
Evet, kafam çok karışık
Yorumlar