En son ne zaman elbise diktin? En son ne zaman soğuktan korunmak için, çıplaklığını örtmek için ya da sadece güzel görünmek için kendine bir elbise diktin? Hiç dikmedin ki… O yüzden bu soruyu başka şekilde sormak lazım.
Hiç kendine bir elbise diktin mi?
Hiç avlandın mı?
Hiç yemek için bir sebze yetiştirdin mi?
Bir gün dene.
Kazak örmeyi dene, ya da kendine bir elbise dikmeyi… Ne kadar zor, kafa karıştırıcı, emek isteyen bir iş olduğunu anla, eline batan iğnenin acısını duy. Parmaklarına nasıl kramp girdiğini gör. Saatlerin nasıl arka arkaya geçtiğini anla.
Balık avlamayı dene. Ya da keklik… Beyni seninkinden çok daha küçük olan, beyni seninkinden çok daha az çalışan bir hayvanı alt etmeye çalış. O yaşamını sürdürmek için sürekli tetiktedir. Sen sabretmek zorundasın. Iskalayacaksın, bir daha deneyeceksin, bir daha, bir daha, beklediğin kadar kolay olmadığını göreceksin. Belki daha önce hiç kimsenin yanından bile geçmediği bir kayanın üstünde uzanacaksın. Bekleyeceksin, avlayacağın gibi tetikte duracaksın. Yorulacaksın. Ne kadar zor olduğunu göreceksin. Ne kadar emek istediğini.
Bir domates yetiştirmeyi dene. Önce tohum bulacaksın. Sonra onu toprağa gömeceksin. Bekleyeceksin, sulacaksın, bekleyeceksin, siyah tohum tohum olmaktan çıkacak, tohum kendini aşacak, filiz olacak, yeşil filiz olacak, filiz kendini aşacak, fide olacak, sulayacaksın, bekleyeceksin. Az gelişebilir, güneşten yanabilir, senin kontrolünde değil her şey. Kontrolünde olmayan bir canlının gelişmesine yardım edebiliyorsun sadece. Ama o bir şekilde seni kontrol ediyor. Hayatını devam ettirmen için bir çok şeye olduğu gibi ona da ihtiyacın var. O fide büyüyecek, kendi türünü çoğaltmak için bir domates çıkaracak kendi içinden. Sen onu yiyeceksin… yaşamak için. Kırmızı bir domates. Başka bir kırmızı domatesten çıkmış olan siyah bir tohumdan çıkan yeşil bir fideden çıkan kırmızı bir domates. Döngüyü anla. Hayatı anla. Hayatın ne kadar emek istediğini anla.
Şimdi etrafına bak.
Hiç kendine bir elbise diktin mi?
Hiç avlandın mı?
Hiç yemek için bir sebze yetiştirdin mi?
Bir gün dene.
Kazak örmeyi dene, ya da kendine bir elbise dikmeyi… Ne kadar zor, kafa karıştırıcı, emek isteyen bir iş olduğunu anla, eline batan iğnenin acısını duy. Parmaklarına nasıl kramp girdiğini gör. Saatlerin nasıl arka arkaya geçtiğini anla.
Balık avlamayı dene. Ya da keklik… Beyni seninkinden çok daha küçük olan, beyni seninkinden çok daha az çalışan bir hayvanı alt etmeye çalış. O yaşamını sürdürmek için sürekli tetiktedir. Sen sabretmek zorundasın. Iskalayacaksın, bir daha deneyeceksin, bir daha, bir daha, beklediğin kadar kolay olmadığını göreceksin. Belki daha önce hiç kimsenin yanından bile geçmediği bir kayanın üstünde uzanacaksın. Bekleyeceksin, avlayacağın gibi tetikte duracaksın. Yorulacaksın. Ne kadar zor olduğunu göreceksin. Ne kadar emek istediğini.
Bir domates yetiştirmeyi dene. Önce tohum bulacaksın. Sonra onu toprağa gömeceksin. Bekleyeceksin, sulacaksın, bekleyeceksin, siyah tohum tohum olmaktan çıkacak, tohum kendini aşacak, filiz olacak, yeşil filiz olacak, filiz kendini aşacak, fide olacak, sulayacaksın, bekleyeceksin. Az gelişebilir, güneşten yanabilir, senin kontrolünde değil her şey. Kontrolünde olmayan bir canlının gelişmesine yardım edebiliyorsun sadece. Ama o bir şekilde seni kontrol ediyor. Hayatını devam ettirmen için bir çok şeye olduğu gibi ona da ihtiyacın var. O fide büyüyecek, kendi türünü çoğaltmak için bir domates çıkaracak kendi içinden. Sen onu yiyeceksin… yaşamak için. Kırmızı bir domates. Başka bir kırmızı domatesten çıkmış olan siyah bir tohumdan çıkan yeşil bir fideden çıkan kırmızı bir domates. Döngüyü anla. Hayatı anla. Hayatın ne kadar emek istediğini anla.
Şimdi etrafına bak.
Yorumlar