Ana içeriğe atla

Sayıklamalar 1

En son ne zaman elbise diktin? En son ne zaman soğuktan korunmak için, çıplaklığını örtmek için ya da sadece güzel görünmek için kendine bir elbise diktin? Hiç dikmedin ki… O yüzden bu soruyu başka şekilde sormak lazım.

Hiç kendine bir elbise diktin mi?

Hiç avlandın mı?

Hiç yemek için bir sebze yetiştirdin mi?

Bir gün dene.

Kazak örmeyi dene, ya da kendine bir elbise dikmeyi… Ne kadar zor, kafa karıştırıcı, emek isteyen bir iş olduğunu anla, eline batan iğnenin acısını duy. Parmaklarına nasıl kramp girdiğini gör. Saatlerin nasıl arka arkaya geçtiğini anla.

Balık avlamayı dene. Ya da keklik… Beyni seninkinden çok daha küçük olan, beyni seninkinden çok daha az çalışan bir hayvanı alt etmeye çalış. O yaşamını sürdürmek için sürekli tetiktedir. Sen sabretmek zorundasın. Iskalayacaksın, bir daha deneyeceksin, bir daha, bir daha, beklediğin kadar kolay olmadığını göreceksin. Belki daha önce hiç kimsenin yanından bile geçmediği bir kayanın üstünde uzanacaksın. Bekleyeceksin, avlayacağın gibi tetikte duracaksın. Yorulacaksın. Ne kadar zor olduğunu göreceksin. Ne kadar emek istediğini.

Bir domates yetiştirmeyi dene. Önce tohum bulacaksın. Sonra onu toprağa gömeceksin. Bekleyeceksin, sulacaksın, bekleyeceksin, siyah tohum tohum olmaktan çıkacak, tohum kendini aşacak, filiz olacak, yeşil filiz olacak, filiz kendini aşacak, fide olacak, sulayacaksın, bekleyeceksin. Az gelişebilir, güneşten yanabilir, senin kontrolünde değil her şey. Kontrolünde olmayan bir canlının gelişmesine yardım edebiliyorsun sadece. Ama o bir şekilde seni kontrol ediyor. Hayatını devam ettirmen için bir çok şeye olduğu gibi ona da ihtiyacın var. O fide büyüyecek, kendi türünü çoğaltmak için bir domates çıkaracak kendi içinden. Sen onu yiyeceksin… yaşamak için. Kırmızı bir domates. Başka bir kırmızı domatesten çıkmış olan siyah bir tohumdan çıkan yeşil bir fideden çıkan kırmızı bir domates. Döngüyü anla. Hayatı anla. Hayatın ne kadar emek istediğini anla.

Şimdi etrafına bak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!