Ana içeriğe atla

Metamorfoz



Leon'u seyrettiğimizde hepimizin içindeki Humbert uyanmamış mıydı? Hepimiz Lolita'nın ete kemiğe bürünmüş halini görmedik mi onda? Ben şahsen kendim olaraktan "Oy anam anam! Bu büyüyünce nasıl bir şey olacak allam! Takip!" diye düşünmüş idim. Sonra yıllar geçti. Leon'un o meleksi güzelliği yerini bu aşağıdakine bıraktı. Hayal kırıklığı kelimesinin ete kemiğe bürünmüş hali. Tamam güzel kız hala, ama yukardaki ne aşağıdaki ne be abi!


Bir de bu örneğe bakalım. Aşağıdaki paçoz kız da Scarlett Johansson'a dönüşüyor sonrasında.
Yani buna! Adına gurban olduğum! Beni yaratan seni nasıl yarattı anlamıyorum ki! Hepimizi yaparken harcadığı mesaiden kırpıp sana fazla mesai harcamadıysa ben adam değilim. Burnu estetik diyecek bir takım Borsalinolar. Olsun be ya! O kadar hata kadı kızında da olur. Natalie Portman'ın güzel kuğu yavrusundan çirkin ördeğe dönüşümünü gördükten sonra...

Bi de utanmadan asılmış dudaklara gahpe! Çek ulan ağzını çikin! İnsanın bazen Woody Allen'ın yerinde olası geliyor anasını satayım. Bu sarışın bir de güzel ağlıyor. Sokakta ağlarken görsem ben bunu "Hangi o.ç ağlattı lan bu gızı diye Manhattan'ı ayağa kaldırırım yemin olsun. Şşş çikin ördek! Çek lan alt dudaa!

Yorumlar

Borsalino dedi ki…
Evet evet diyorum, burnu estetik, hatta bununla da yetinmiyorum dur bir de estetiksiz halini koyayıym ben yarın bloguma ahahah...ya da böhüüüü..
Gökhan dedi ki…
Filiz Akın'ın estetiksiz halini koy sen bloguna! Scarlet'i karıştırma uleayn!
kromatofor dedi ki…
Natalie Portman kalkık kulakları ve uzun burnuyla arada bir alieni andırsa bile kalbimizin en baş köşesinde yeri vardır. Bu lafları hak etmez...
Gökhan dedi ki…
:) Her Natalie'nin bir seveni bulunurmuş demek ki ne diyeyim.
NeFarkeder dedi ki…
Bu caput magnus denilen elemanın hafiften pedofili, ağır olarak da satriasis -aslında kısaca azgınlık diyebiliriz- sorunu olduğu aşikar.

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!