Ana içeriğe atla

Yorumsuz

Bülent Uygun


...Yunus Emre'nın "Yaradılanı severim, Yaradan'dan ötürü' sözünün kendisi için her zaman hayat felsefesi olduğunu belirterek, "Artık ayrılmamızın zamanı geldi. Kaçınılmaz son ne zaman yaşanacaksa o zaman yaşayacaktık bu anı. Belki bu kelimeler yetersiz kalacak, belki kifayet etmeyecek duygularıma tercüman olmaya. Ancak sevdiklerimin içinde en değerli olanı bırakacağım artık sizlere. Benden bir parça, benden bir can alacaksınız bugün. Hepinizin oğlu, kardeşi, ağabeyi kabul ettiği bir kimliğin şerefiyle yaşadığım bu şehirde, sizleri daha fazla üzmemek adına görevimi bırakıyorum. Benim için bu kavga hiçbir zaman bitmedi, bitmeyecek. Biliyorum ki, hep Don Kişot'u olduğum bu kavganın yel değirmenleri de tükenmeyecek. Ama inançlı mücadelemi hep sürdüreceğim. Aldığım her görevin kutsal olduğunu inancımı yitirmeyeceğim, inanın bu ayrılık bir nebze bile bu inancıma zarar vermeyecektir.Benimle birlikte görev yapan tüm ekibim, tüm arkadaşlarım aynı özveri ve inançla mücadele etti hep. Beraber çıktığımız bu yolda, kimi zaman yağmura, kimi zaman fırtınaya tutulduk. Bana zarar vermek adına yapılan tüm çirkin saldırılara birlikte göğüs geren bütün arkadaşlarımda inanın benimle birlikte incindiler, kırıldılar. Ancak hepimiz, sorumluluğunu aldığımız takımımıza daha fazla zarar vermemek adına susmayı bir erdem kabul edip sabırla bekledik….



dedi.



Ertuğrul Özkök ise



….. Aynı günlerde, biraz gecikmeyle Gülben Ergen dinliyordum.

Oğuzhan Koç'la birlikte söylediği “Giden günlerim oldu” şarkısının son yıllarda dinlediğim en güzel Türk şarkılarından biri olduğunu yeni yeni fark ediyordum.

Kendi kendime “Allah kahretsin, bu vasatlıklarla, vasatlarla, bu günlük hayat yamyamlarıyla uğraşmaktan neleri, neleri ıskalıyorum” diye hayıflanıyordum.

Kalbimi, bedenimi, her yeri yine o tapındığım, müptelası olduğum arabesk sarmıştı.

“Beni alsalar

ipe koysalar

doyamam yine kadere

gönlüm arıyor

titriyorum bak...”

Maymun gönlüm, daha onu dinlerken Gülben'in eski bir şarkısına sarkıyor.

“Arka sokaklarda neler oluyor”.

Sahi, neler oluyor...

Bense yine bu binada, yine on birinci katta, yine yalnız bir cumartesi, tek başıma hayaller kuruyorum….



dedi


İkisi de hurriyet.com.tr'den alındı.

Yorumlar

karameL dedi ki…
süpermiş hakkaten! :D
Gökhan dedi ki…
Ondan sonra neden şizofren oluyorsun! Aha bu yüzden oluyorum. Bunların gerçek olduğu ülkede ben nasıl şizofren olmıyim ya!

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!