Ana içeriğe atla

Taylanda Gittim Ben-1

Uzun uzun yazmak için yeteri kadar toplayamadım kafamı. Baktım ki beklerken ara uzuyor, gördüklerim, düşündüklerim soğumaya başlamış, defterime aldığım notları geçeyim dedim bari, bazılarını uzatırım da hem. Aşağıdaki gibidir efenim

  • Bana Dubai turunu satan genç bizim için çok dua ettiklerini söyledi Pakistan'da. Çocuklar bile Türkiye'nin Dünya Kupasına gitmesi için geceleri dua etmişler. Bu ülkenin enteresan bir etkisi var yakın ve uzak çevresinde. Geçtiğimiz Avrupa Kupası'ndan kalma bir not var telefonumda, o zamandan beri saklıyordum, Türkiye-Hırvatistan maçından sonra Mostar'da Boşnaklarla Hırvatlar arasından feci kavga çıkmış. Yaralılar filan. Boşnaklar büyük ihtimalle "nasıl koduk sizeee!" yaptılar o dönem. Özgüvenini henüz kazanamamış, ekonomik ya da politik düzenini bir türlü tam olarak sağlayamamış ya da hala dünyanın geri kalanına kapalı çevre ülkelerin dönüp baktıkları model Türkiye oluyor. Bizim kendi sarsıntılarımı, açmazlarımız, krizlerimi onlara çerez gibi geliyor. Konuştuğum bütün Paki Kardeşler "Pakistan çok güzeldir ama sakın şimdi gitme!" diyorlar. Puket'te muhabbet ettiğim terzi 25 yıldır Puket'te yaşadığını, bu süre zarfında iki kere Pakistan'a gittiğini ve koşarak geri döndüğünü anlatıyor. Sokakta yanına yanaşan motosikletin arkasındaki adam Kalaşnikofunu göstererek üstünde ne varsa alıp sonra da hiç nedensiz seni öldürebiliyormuş artık. Yazın 45 derece sıcakta elektrik ve su kesiliyor ve günlerce gelmiyormuş. Çocukluğunun Karaçisinde hiç böyle şeyler olmadığından bahsetti yüzünde acı bir ifadeyle. Yalan yok, bir insanın doğduğu topraklara gidememesinin nasıl bir şey olduğunu bilmediğim için şükrettim halime. "Bizim memleket de kadar da kötü değil lan!" duygusu oluşuyor Pakistanlılarla konuştuktan sonra insanda.
  • Otelden havaalanına taşındığımızı otobüste Taylandlı Budist bir rahiple tanışıyorum. Üstünde bütün budistlerde olduğu gibi turuncu kumaş var (Budizmin sembol rengi turuncu, bilgeliği, gücü ve ağırbaşlılığı sembolize ediyor), ayağında sandaletler, kafasında büyükbabamın ölmeden önce giydiği renkte bir takke. "Üşüdünüz mü?" diye soruyorum. "Hayır" diyor. "İnsanlar kazınmış kafamdan rahatsız olmasınlar diye takıyorum". İyi de babacım siz Budistlerin olayı bu diil mi zaten? Yani kafası kazınmamış Budist olmaz ki, ayrıca üstündeki turuncu kumaştan rahatsız olmayan adam kafandan hiç rahatsız olmaz bence. Ayrıca olanın da götüne goyem sana bi şey olmasın. Böyle bir hissiyatçılık, böyle bir naiflik... Sen çok yaşamazsın Somsak. Adının Somsak olduğunu muhabbetin içinde öğrendim tabi. Yol boyunca muhabbet. Johannesburg'da yaşıyor. Meditasyon öğretiyor orada. Yüzünde sabit bir tebessüm olan bir amca, insan ister istemez imreniyor bir süre. Sonradan bayıyor ama. "Yok lan! ben kendi manyaklıklarımdan memnunum be!" durumuna geçiyor bünye. Ama tabi bunların hepsi kendi egomuzun tırsması aslında. Mazallah evi terkeder gider bir daha da geri gelmezsin diye yapıyor bunları. Somsak'ın kadın haricinde herşeyi var. Cep telefonu bile var. Emirates'in Bussines Lounge'una girebiliyor, çok uçan bir insan olduğu için gümüş kart vermişler. Beni de sokuyor içeri sağolsun. Bahsi geçen mekan açık büfe yemek, içki, tatlı, kahve içeren, isteyenin bir köşeye kıvrılıp uyuyabildiği, interneti ve x-box'u olan, sigara içilebilen bir alan. Beni burda bırak Somsak diyorum. Ben burda yaşıycam bundan sonra. Çok gülüyoruz karşılıklı. Muz, somon, salata, tatlı ve ekmeği karıştırarak yiyor, bir ayrım, sıra söz konusu değil. Tavrında çok güzel bir şey seziyorum gıptaynan. Dediğim gibi kadın haricinde herşey var keşişin hayatında ama o kadar güzel özümsemiş ki hepsinin araç olma halini. Hiçbirine bağlanıp kalmıyor, yapıştırmıyor üstüne. Cep telefonu işine yarayacak bir telefon o kadar, "dur bunun internete giren, fotoğraf çeken, benim yerime meditasyon yapanı da var hemi de çok pahalı ve de parıltılı" demiyor, sadece bu da değil, hayatının hiçbir alanında demiyor bunu belli. Ah be Somsak'ım George Clooney de "Up in the Air"de senin yaşam biçimini sırt çantasıyla anlatıp konferans veriyordu. Sonra tırstı ama. Havaalanında lök diye kaldı kodumun batılısı. Somsak'la bilet sırasına giriyoruz. Ben geçiyorum, onu durduruyorlar. Ulan adam Budist rahip, terörist olacak hali yok ya! Biraz sonra geliyor. Bussiness'de boş yer varmış. Oraya alıyorlar Somsak'ı. Helal olsun lan Emirates! Bu arada Somsak abi, bana 15 dakikalık bir meditasyon egzersizi gönderdi. Şu linke tıklıyoruz, mp3 halinde indiriyoruz. Kendi sesinden dinliyoruz abiyi ve meditasyonumuzu yapıyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii

Aklıma Takılanlar

Kışın kafelerde, metrolarda filan bir kere bile kitap okuduğunu görmediğim yurdum burcuva kızı neden güneşlenirken kitabına gömülür? Ben biliyom nedenini de, ayıp değil mi güneşin altında kavrulan o zavallı kitabın yapraklarına be güzel ablam ama ya!