Ana içeriğe atla

Ben bunlara takılıyorum abicim!

Gülücük, tebessüm ve gülümseme kelimeleri minik gülme kelimeleridir. Birisi azcık bir espri yaptıysa gülücük alır, birinin aklına eskilerden güzel bir anı geldiyse mesela yüzünde tebessüm oluşur. Eğer çok gülüyorsak buna da kahkaha diyoruz.

Şimdi gülücük veya tebessüm küçük gülüş isimleri, kahkaha ise büyük gülüşün ismi. Peki Türkçe'de bunların ortasında/arasında kalan bir gülmeye verilen isim nedir? Gülüş mü?

Cümleyi kuramadım da ondan kafama takıldı. Polente'ye "dünyanın öbür ucunda gülücüklerinize/kahkahalarınıza sebep olabildiysem ne mutlu bana" yazmaya çalışıyorum ama ne gülücük ne de kahkaha, o orta gülme halini karşılamıyor. "Gülüşlerinize" de abes bir kullanım. Hadi bakalım! Ne diycem lan ben burda!

not: işte ben bu yüzden twitter kullanamıyorum. 100 küsur harfte nasıl anlatayım lan ben bunu!

Yorumlar

Madame Butterfly dedi ki…
gülümseme olur mu?
ena dedi ki…
Harf sıkıntınız yok nasılsa, herhangi bir büyüklük, küçüklük anlamı katmayacak şekilde "gülmenize vesile olduysak" deseniz?
Twitter konusunda haklısınız:)140karaktere sığdırmaya çalışırken gülmenin hallerine dair hiçbir şey kalmıyor insanda:)
Gökhan dedi ki…
Madama, gülümseme de tebessüme yakın bir halttır ya hani, benim demek istediğim kahkahalarla gülmezsin ama hafif bir tebessüm de değildir yüzündeki, smile kelimesinin karşılığını arıyorum aslında. Gülüş denebilir ama o da isim kıvamında bir isim değil. Gülüş var mesela ama o da nasıl güldüğünün ismidir, ne kadar güldüğünün değil.

Ena derdim tam olarak miktarla ilgili. Neden gülmenin azını da çoğunu da karşılayan isim var da ortasını karşılayan kelime yok kardeşim bu dilde! Sinirlendim bak şimdi :)
ena dedi ki…
Bizde neyin ortası var ki?:)) Hatta giderek azlığı/küçüklüğü ifade eden kelimeler bile azalıyor orana vurunca. Mesela az gülmek hala tebessüm ya da gülümseme ile ifade ediliyor sadece ama evvelden kahkaha ile karşılanan o çok gülme hali artık "Koptum,geberdim,yarıldım" gibi birçok şeyle ifade ediliyor.

Sanırım giderek açgözlü bir toplum oluyoruz ve bu dilimize vuruyor:)
Adsız dedi ki…
Gökhan,
bundan sonra ayrandan sonra limonata içmemi, ilaç kutularının düzenine gösterdiğim hassasiyeti ve bilumum başka halimi eleştirmeden ve "Neden hep manyaklar bizi buluyor?" demeden önce şu yazını hatırlamanı isterim. Kan çekiyor yavrum, ondan. :)
Unknown dedi ki…
usta çok güldüm! ama dikkat et kahkaha atmadım işte ortası bu olsa gerek.ayrıca fişlediğim pardon mimlediğim yedi kişiden biride sensin haberin olsun.
Gökhan dedi ki…
Mügeciğim, normal olduğumuhiçbir zaman ima dahi etmediğimi belirtmek isterim
Usta tam da bulunduğun yerin ismini arıyorum senin de bundan haberin olsun :) Eskicede de olur

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Makinalaşmak İstiyorum" Şiiri Üzerine

Virgillius'un şu yazısını okuduktan sonra bir cevaba girişip yorum kısmına koyacak oldum. Fekat yorumun limitlerinin almayacağı bir yazıya dönüştüğü için yazacaklarım, buraya almaya uygun görmüş bulunmaktayım efenim. Üstat hazır sen yokken meydanı boş bulup atıp tutayım biraz. “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri Nazım Hikmet'in şiirinin gelişme döneminde denediği Fütürist akım dahilindeki bir iki şiirinden birisidir. Fütürist akım İtalya'da Marinetti tarafından başlatılmış daha sonra özellikle Rusya'da faşizme olan açık desteği paranteze alınarak geçmişe dair herşeyi reddeden cesur tavrı öne çıkarılarak Mayakovski ve Hlebnikov tarafından uygulanmıştır. Mayakovski'nin şiirinin bu kadar sert, açık ve kavgacı olmasının sebebi şairin manyak bakan gözleriyle birlikte bu akımdır. Nazım Hikmet'in KUTV'da eğitim görürken okuduğu ve çarpıldığı bu şiir biçimine öykünerek yazdığı bir şiirdir “Makinalaşmak İstiyorum” Biçimsel olarak oldukça özel bir yer tutar Türk şii...

DEVRİM YAPACAADIK DA BİZİ BU İNTERNET BİTİRDİ

bu foto sadece erkek veya lezbiyen veya biseksüel okuyucunun dikkatini yazıya çekmek için konmuştur. Görsel meta tüketimi de insanda "çünkü ben buna değerim!" duygusu yaratıyor. "Koçum benim! Bunların hepsi sana vermek istiyor! Bak nasıl da sıraya girmişler" Son bir kaç gündür tuvalet kitabım Fransa'da 68'de neler olduğunu anlatan, unuttuğum adı da bu minvalde bir şey olan bir kitap. Ondan önce de Vietnam Savaşı'nı okuyordum. Benim için sanıyorum tuvalet aynı zamanda bir okuma mabedi haline gelmiş durumda. Tuvalet dışında okuyamıyorum. İşteki tuvalette ayrı kitap evdekinde ayrı kitap okuyorum. İşteki tercihlerim genelde kafa dağlamayan Amerikan romanları. Bir yandan Gore Vidal'in Düello'sunu bir yandan da Mario Puzo'nun Omerta'sını okuyorum işte. Evde ise genelde araştırma kitaplarından daha fazlasını almıyor kafam. Bazen sırf kitap okumak için çişim olduğu halde takılıyorum tuvalette. Evet manyağım belki, ama sanırım dış dünyanın t...

Kadınsan Boku Yedin Olm!

Bu yazıyı yazmak uzun bir süredir aklımda. Puffy biraderimin şu yazısını okuyunca bir kere daha aklıma geldi "Ulan ben bunu yazacaktım!" dedim. Aradan bir ay geçtikten sonra, ilk boş vaktimde çakıyorum efendim. Ebru Şallı "kilolu kadın çirkindir" demiş. Kate Moss bunu duymuş, durur mu, "Hiçbir şey sıskalık kadar zevk vermez" demiş. Şimdi bu hemen alttaki ablaların gerçekten güzel olduğunu düşünenlere sesleniyorum. Bu fotoğraftaki güzel kadınların hepsine sırayla, uzun uzun bakınız. Bu iki ablaya çok fena halde katılan birileri daha vardı tarihte. Gerçi onlar sadece Yahudi kadınların iyiliğini düşünüyordu. Yahudi kadınların zayıf daha güzel görüneceğini düşünüyorlardı. Sloganları da "Hiçbir şey Yahudi kadınlarının sıskalığı kadar zevk veremez" idi. Gerçi onlar bir yerden sonra hadisenin bokunu çıkarıp olayı bütün Yahudi cemaatine yaydılar ama olsun. Şimdi üstteki fotoğrafa uzun uzun bakan ve iç geçiren arkadaşlar bir de şu alttaki fotoğrafl...